28 Mart 1996 Perşembe

Kaçan günleri yakalayıp...

Kaçan günleri yakalayıp gerekli duruşmalarını yaptıktan sonra, kaybettirdikleri mutluluk x 3.5 kere kımıldamama cezası verildi. Bu, kaçan günler adına gerçekten umulmadık bir süreydi. Niçin kaçmışlardı ya da nereye gitmişlerdi, kaçıp ortadan kalboyduktan sonra. Bunları ne zaman öğreneceğiz bilemiyorum. Kendi kaçan günlerimi düşündüğümde nerede olduklarını bildiğim hatırlatılıyor beynimdeki bir noktaya. Benim kaçan günlerim tam karşıma kaçmışlardı ve gülümsüyorlardı.
Kaçacakları zamanı hep onlara kendim veriyorum. Bazı anlarda kendimle ilgili kararsız kalıyorum. Yapmam gerekeni bildiğim halde, bir tarafımı bilmiyormuş havasına sokuyorum ve kaçıyor küçük bir anı değerlendiren günler. Biliyorsan eğer neleri kaçırdığını ve başabaş noktalarını denk getirebiliyorsan, duruşmaya gerek olmadan, kaçan günleri cezalandırmadan kendin hallediyorsun kendini.
Kendini sevmekle başlayan diğer insanları sevmekle yol alıyor. Her geçirilen günlerle beraber artıyor ya da azalıyorum. Yaşadığımız anlar o kadar gizlice gizin içinden karşımıza çıkıyorlarki bazen ancak eksilerek kendimize ekliyoruz. Hiçbir şeyi kaçırmamaya uğraşmak herşeye bedel olabiliyor. Biliyorum ki herşeyi, her karşıma çıkanı elde edecek kadar gücüm yok. Bir takım günleri kendimi yormadan kaçırıyorum ve karşımdan bana gülümsüyorlar.
Bir galetayı ısırdığımızda bazı parçacıkları dağılarak ağzım yerine bulunduğum mekanın zeminine düşüyor. Hiçbir şeyi kolay kolay bütünüyle hazmedemiyorum. Bütünü, yaşadıklarımla ya da midemde değil, beynimde yakalıyorum. Biliyorumki yaşananlar karşılıklı olduğunda bütünlüklere varacağım.
Bir sıcak el değdimi yüreğime, hissediyor kolay kolay kaçmayacağını ve kaçmayan günler olarak yaşamdan zevk almaya çalışıyorlar.
Ahhh günler…

28.03.1996

Hiç yorum yok: