by UK
Beyaz eşyanın
Sarısında
Tel dolabın
Kırmızısında
Hayatın kırışıklığında
Ütülenen anların
Gerginliğinde
Içimde korunan
Empatinin yalnızlığında
Yokuşlar çıktım
Inişi olmayan
Balonlar kaçırdım
Ipi olmayan
Nefesime mahkum
Dudağıma hasret
Zamanların
Yelkovanını çaldım
Kadınlarını sevdim
Kendimi anlattım
Onlarca
Beni anlamayan
Kendimce
Ben kadar olan
Satırıma inanan
Sözümü bir kaşığa
Suya armağan eden
Gecelerde
yüzdüm
Sabahlarda boğuldum
Inandıramadım bana
Inandırdım kendileri bana
Yürüdüm
Takip edilen izlerde
Attığım her kırıntı
Başak oldu
Ben ekmektim
Dilimleri kayıp
Bütünün görünürlüğünde
Koca ekmeği yutacak
Narin dudaklara muhtaç
Yaşam arası başlangıcında
Bilinmeyen durağın
Tabelasında
Silinmiş harflerdim
Yere düşen
Olmayan rüzgara karışan
Yoktum vardım
Nefes kadar
Ölüm kadar
Gerçektim
Kimene
Her ayna
Kendi kadar gösterir
Başkasına tuttuğunda
Tuttuğun kadar gösterir
Sırların sularında
Kum tanesi kıvamında
Dokunuş bayramında
Mendil kadarım
Küçükler sevmez
Büyükler koklar
Olmayan mendillerin
Oyaları kadar
Birinci sigarasının
Sonuncu gününde
Saklanan tek sigara kadar
Nefesim
Bazen gereksiz
Bazen hayat öpücüğü
Ikirciğin kucağında
Tekilciğim
Giderim gelirim
Sabaha kalırım
Takvime kalmam
Varım
Varlığım kadar
Yokum
Dediğim kadar
Küçük kasabadayım
Istiklal kalabalığındayım
Nerdeysem oradayım
Satırlarım yazsada
Yüreğim kadarım
Inanmayan inanır
Inanan inanmaz
Sözüm satırıma
Karışmasın
Gözüm yüreğime
Karışmasın
Tenim bütüne
Ulaşmasın
Yalnızım
Kalabalık dokunuşlarımın
Inadına
Giderim dönerim
Aslında
Yanyanayım
Başka diyarda olsamda
Sözüm söz
Tenim ten
Dokunuşum dokunuş
Ya da
Bana öyle gelir
Geldiği
kadarım
Gittiği kadar giderim
Sigaranın keyfini
Kül tablasında da yaşarım
Son nefesinin söngünlüğünde
Benim
Sen
Olduğunda
Siz
Olduğunuzda
Inanırız
Gidip
Gelen
Vücutların
Pürtelaşında
Kimseye
Yazılmayan
Satırların
Kırmızı
Hayat
Batımlarında
08.03.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder