30 Aralık 1999 Perşembe

Yepyeni yıl

Yepyeni yıl
Aşk satırlarını
Koynunda saklayacak
Bize fısıldayacak
Sadece bize
Sevdamızın kozasında
Büyüyelim diye

30.12.1999

29 Aralık 1999 Çarşamba

Yanımda yokken

Yanımda yokken
Bir solukta yıl bitiyor
Tenim tenindeyken
Yaşanan zaman donuyor

29.12.1999

28 Aralık 1999 Salı

Dün gece

Dün gece
Bütün gecelerimi topladım
Üstüne bütün sevgilerimi ekledim
Ve de yaşanmışlıklarımı
                    Seni sevdiğim
                    Bir geceye ulaşamadı
                    Seni seviyorum

28.12.1999

Bir öpücük

Bir öpücük
Bir yıl sürer mi
                    Ya bir yürek atış anı
                    Bir yıl sürer mi
Bir çift göze
Bir yıl boyunca dalınır mı
                    Orgazm mutluluğu
                    365 gün hissedilir mi
Bir yıl geride kaldığında
Aşkın hep yüreğinde
Ve taptaze kalır mı
                    Bir soluk yılı boyunca
                    Doya doya yaşanır mı
Siyah beyaz bir fotoğraf
Bir yıl sonunda
                    Renkli mutluluklar
                    Yerden havalanmış ayaklar
Aşkın melodisi olan
Yürekler
                    Tüm insanlık için
                    Özlem olan
                    Paylaşımlar
Bütününü bütünümü
İçinde içimde
Hissedilen duygular
                    Ve ömür diye
                    Zaman biçilen
                    Seneler topluluğunca
                    Seveceğim diye
                    Haykırışlar
Sadece siyah beyaz
Bir fotoğraftan doğabilir mi
                    Canım sevdiğim
                    Seni seviyorum

28.12.1999

16 Aralık 1999 Perşembe

Ulu bir çınarın

Ulu bir çınarın
Hayatı kucaklayan
Dallarının üzerinde
Akşam üstünden uzaklaşırken
                    Dudağın dudağımda
                    Kırçiçekleri kokusu
                    Heyecanlarımızda
                    Ulaştık geceye
Yıldızlar yerleşti
Dalların duygularına
                    Yüreğimizi aydınlattı
                    Dolunayın sevgisi
Uyudun kucağımda
Seyrine daldım
Masum yüzünün
                    Uyku ile vedalaştım
                    Seni izlemek uğruna
Uyandığında
Kuşlar cıvıldadı
Gözlerini gördüklerinde
Kuş olduklarını anladılar
                    Tıpkı benim gibi
                    Sana hayran kaldılar
Bir masal gibi
Seninle yaşamak

16.12.1999

Büyük patlamayla

Büyük patlamayla
Bağlandım sana
                    Ne olduğu önemsiz
                    Kimsin sorusunun
                    Cevabı ilgisiz
Tek sen
Hayatın kurdelası
Sevdanın baş rolü
Kadınım

16.12.1999

15 Aralık 1999 Çarşamba

Suyun üzerine bırakılmış

Suyun üzerine bırakılmış
Yalnız bir çiçek
Sırt üstü yatarken
Bir koku dokunuyor
Uzaklardan taa içine
                    Kulaç atıyor
                    Soluk alan kokuya
Dokunuyorlar
İçlerini çekiyorlar
İnsan oluyorlar
                    Sen ve ben
                    İki yıldız
                    İki çiçek
                    İki dolunay
                    İki insan
Ne olursak olalım
Sen ve ben olduktan sonra
İster yıldız
İster ay
                    Gönlüm seni sevmek ister
                    En sevdiğim çiçek
                    En güzel dilekleri tuttuğum yıldız
                    En görkemli dolunay
                    Hepsi sen
Ne kadar güzel
Bir insanın
Sadece insan olduğu için
Bu duyguları hissettirmesi
                    Saatlerin uyku gözünde
                    Gece yolunu yarılamış
                    Sabahın uykusu kaçmak üzere
İnsanlar uyklularında
İşe gitmeye hazırlanıyorlar
Bense seni seviyorum
Sana yazıyorum
                    Sayfalar yetmiyor
                    Kalemlerim ışğı azalıyor
                    İllaki sen
Nedenini düşünmeden
Her şeyin fazlası
Sevdiğim

15.12.1999

13 Aralık 1999 Pazartesi

Devrik bir hükümdar

Devrik bir hükümdar
Hükümlerini ararken
Yolu sevdadan geçerse
                    Devrik devrik güler
                    Hüküme sahip günlerine
Ve kızar kendine
Niye hükümdar olduk diye
                    Ben ne hükümüm
                    Ne de dar
                    Sadece serdar
Bir de
Seni severim
Bütün dünyanın karşısına
Bir tek seninle çıkarım
                    Sevdanın karşısında
                    Tüm hükümler daralır
                    Yok yok olurlar
Bir yüreği içimde hissederim
Ve o senin olsun isterim
                    Kimbilir
                    Ya da kim bilmez
                    Farketmez
Ben seni severim

13.12.1999

Bir ağacın dalında

Bir ağacın dalında
Rüzgarın serinliğiyle
Sallanan yaprak idim
                    Doyumsuz bir tan vakti
                    Güneş oldun tanımsız
Dokundurdun sıcaklığını
Sevişmelerimiz sekti ağaçtan
Gölge oyunları oldu
Toprağın kokusunda
                    Yapraklığımı aldın elimden
                    Yüreğinle yeniden doğdum
                    İnsan oldum

13.12.1999

12 Aralık 1999 Pazar

Bir yürek havalandı

Bir yürek havalandı
Gözyaşlarım içime aktı
                    Bilemez kimseler
                    Parçası kopan yüreğin
                    Dünyadaki tekliğini
Zaman göstergeleri
İki günü gösterdiğinde
İki sevgili yürek
Sımsıkı sarılacak
                    Ama
                    Tarifsiz yapraklar döküyorum
                    Adım imkansızbahar
Rüzgar okşuyor tenimi
Kalbimin içinde çalı süpürgesi
Sensizliği süpürüyor
                    Güpgündüz bir yıldız kayıyor
                    Seni diliyorum
Sahte insan gibiyim
Ben yerine geçmiyorum
Kendimin kalpazanı oldum
Piyasaya sürüyorum sahteliğimi
                    Seni bekliyorum
                    Gerçek olmak için
Önce kokunu getirecek
Dost bir rüzgar
Sonra gözlerinin ışığı
Karanlıkta oturan beni
Projektörleyecek
                    Seni gördüğümde
                    Enkarne olacağım
                    Kendi yüreğime
Seni seviyorum

12.12.1999

Ayrılık

Ayrılık
Ne zor gelir yüreğe
Üşür güneşin sıcağında
Sırılsıklam sanar kendini
Kupkuru havalarda
                    Dokunmaya gerek yoktur
                    İçin için ağlar yürek
                    Sevdiği yüreğe
                    Dokunana dek
İçim titriyor
Gitmeden özledim seni
                    Özlemek
                    Yokluğun tiz acısını
                    Her an hissederek
                    Sımsıkı sarılacağın anın
                    Zamanını gözlemek
                    Beklemek
Kim anlatacak yüreğime
Sayılı zaman geçer diye
                    Bütün sözlere kapalı
                    Kepenklerim
Tedavülden kalktım
Sevdiğim yüreğimi
Kucaklayana kadar
                    Geçici olarak
                    Yaşam dışıyım
Ne bir telefon
Ne de bir umut
Bir tek seni gördüğümde
Sana dokunduğumda
Yaşama döneceğim
                    İyi yolculuklar

12.12.1999

10 Aralık 1999 Cuma

Gecenin sinsi karanlığında

Gecenin sinsi karanlığında
Gökyüzü yıldızların yokluğunda
                    Akrep yelkovanını kaybetmiş
                    Arılar kovanını yitirmiş
Vücudumun her tınısı
Senin kokuna sarılmış
                    Tenim teninin mecnunu
                    Yüreğim yokluğuna susmuş
Dilim harflerini yitirmiş
Dilden kesilmiş
                    Bu gece kokunla uyuyacağım
                    Kokunla günaydınlaşacağım
Ama yarın

10.12.1999

8 Aralık 1999 Çarşamba

Yüreğimizde taptaze aşk solukları

Yüreğimizde taptaze aşk solukları
Kalbimizde kırçiçeği telaşları
Göz alamadığınca
Sevda zamanları
İkimizi kucaklar
Çocukların masumiyeti
                    Bir yürek atımı
                    Gelecek hatıraları
                    Bu güne konuk olmuş
                    Dünyanın yarınları
Dolunay kuytuda beklemede
Yıldızlarda müsamere heyecanı
Bizi izlemelerdeler
Tam kumsalın cebindeler
                    Uzandık kumsalın kucağına
                    Yıldızlar sahne aldı
                    Dolunay zamanında
Geleceğim geleceğini aradı
Buluştular
Pürtelaş dakikalarda
                    Soluk almanın tarifinde
                    Seni anlatmışlar
                    Ezberledim tarifeyi
Sensiz hayat dalışlarım
Hep vurgun
                    Yola koyuldum
                    Sevmeler uğruna
                    Dalına kondum
                    Aşk meyveni paylaşmak
                    Sevdasına
Bir çocuk düşledim
İkimizin kucağında
Kocaman gözlü
Elmaşekeri yanaklı
İnsan yürekli
Bir armağan hayata
                    Kimbilir
                    Ya da nasıl bilmez
Alsak başımızı
Uzaklara fırlatsak
Nereye düşer
Bilinmez
                    Tek bilinen
                    Bir sevda
                    İçinde iki yürek
Hamurunda mutluluklar
Anlamını bulan sevgiler
Özlem olan paylaşımlar
Gözlerde tüten uzaklıklar
Kucağında hissedilen
Yeni dünya güzellikleri
                    Birbiri ile ınga diyen tenler
                    Havayi fişek sevişmeler
                    Doyumsuz izlemeler
Gerçek aşk tanımları
Reenkarnasyonda buluşan
Sevgi dolu yürekler
                    Onsuzluk ise
                    Uzayın kara deliklerinde
                    İkamet etmek
Gün ile tanışmadan
Aydınlığa dokunmadan
Kupkuru damarlar
Nefessiz soluklar
                    Çıkmaz sokaklarda büyümüş
                    Spiral çocuklar
Bu günü ile karşılaşmadan
Yarınlarıyla tanıştırılan
Nesil olmak demek
                    Sevdiğim
                    Kelimeler direniyor
                    Sana olan duygularım
                    Onlarla buluşunca
Yetmeyeceklerini düşünüyorlar
Bir araya geldiklerinde
Sevdamızı anlatmaya
                    Yeni anlamlar
                    Alfabeler peşindeyim
                    Sana sevgimi anlatmak için
Yaşamın uzunluğu sen
Kalp atışım
Koşar adımlarım
Sevmelerim
Hepsi sen
Sevgilim

08.12.1999

6 Aralık 1999 Pazartesi

Aşk bir yüreğe düştümü

Aşk bir yüreğe düştümü
Sis bulutu kaplar sevdayı
Bir tek yüzün gözükür
Gözümün alabildiğince
Geri kalan yok olmuşluğunca
                    Herşey geride kalır
                    Gerekirse soluk almak bile
Sonra aşk gelişir
Yayılır içlere süzülür
O zaman doyum olmaz
Alacakaranlık güneşlere
                    Hepsini yaşarsın
Sis bulutu sevdalaşır
Dağılır aydınlık sarılır
Kendini sevmekle yol alır
Sevdiğin kadınla hızlanır
Doruklarda soluklanır
                    İzlersin sevdiğini
                    İster çıplak
                    İster uzaklarda
Yüzünde tebessüm
Yüreğinde kahkaha
Derinliklerde yaşam
Ve bütünlük

07.12.1999

Hayatın hikayesi

Hayatın hikayesi
Nereden başlar bilemem
Kendi hikayemi düşündüğümde
Senin sayfanda
Yüreğim kitap aralığı

1999

Deli bir çağlayanım

Deli bir çağlayanım
Seni gördüğümde
Havada asılı kalıyorum
Donuyorum
Sadece sana çağlamak istiyorum
Sadece sana
                    Yeni karşılaştığımız yılda
                    Gürül gürül
                    Sevdalı sevdalı
                    Sana akmak istiyorum
Islanacağım diye korkma
Çünkü ben sana kıyamam
Kendimede kıyamam
Kendime kıyarsam
Seni yaşayamam
                    Seni yaşayamamak
                    Bitkileri solmuş
                    Bitkisel hayat
Uzaklar
Mesafeler
İmkansızlıklar
İnanılmazlar
Hepsi anlamını yitiriyor
                    Sadece gözlerini göreyim
                    Tenini hissedeyim
                    Yüreğine dokunayım yeter
Allah seni davul etsin

06.12.1999

Nehirin gizinde

Nehirin gizinde
Çakıl taşları izinde
Su damlaları nefesinde
                    Yüreğim yüreğinde
                    Aşkımızın peşinde
Kokum teninde
Tenin benliğimde
                    Tüm hayatım
                    Orgazm sonsuzluğunda

06.12.1999

22 Kasım 1999 Pazartesi

Dünya döndüğü sürece

Dünya döndüğü sürece
Hatta dönmese bile
                    Ateşin etrafında dönen
                    Ateş böcekleri gibi
Yüreğim yüreğinin
Yörüngesinde

22.11.1999

2 Kasım 1999 Salı

Yaşamın sırlarını

Yaşamın sırlarını
Göz bebeklerinde saklayan
Hayatın gerçek anlamını
Kahkahaları ile anlatan
                    Var olmanın mükemmelliğini
                    Tenine dokununca hissettiren
Güzelim dudaklarıyla
Hayatın öpücüğünü sunan
                    Ayaklarımı yerden kesen
                    Kalbimi göğsümden fırlatan
Aşkın çılgınlığını
Damarlarımda dolaştıran
                    Gözlerimle baktığımda
                    Bir tek kendisini gördüğüm
Sevdiğim kadınım
İyi ki doğdun
Bütün özlemlerimin üstüne

02.11.1999

Gün doğumunun karşısında








by BG


Gün doğumunun karşısında
Günebakan gibi otururken
Geç kalan bir yıldızın
Gündüz gezisini izlerken
                    Soğuk kış gününün içinde
                    Şömine çıtırtılarını dinlerken
Bir sokak çocuğunun yüreğini
Sıcak yüreğimin içine alırken
                    Taptaze güneş ışınlarının
                    Yapraklarla sevişmesine tanıkken
Kan dökülen savaşın ortasına
Barış çubuğu olup tüterken
                    Denizde bekleyen yakamozlara
                    Dolunay olup doğarken
Zinciri olmayan bir köleye
Özgürlüğün anlamını tattırırken
                    Sevgiyle tanışmamış yüreklere
                    Sevginin dokunuşunu hissettirirken
Aşk yoktur diyenlerin önünde
Deli gibi aşkımı yaşarken
                    Hep ellerinden tutuyorum
                    Tenin tenimde uyuyorum
Gece yarısı aniden uyanıp
Yanımdaki masumiyetini gördüğümde
Yüreğime kahkahalar attırıyorum
                    Teninin güzelim kıvrımlarında
                    Sevgi olup dolaşıyorum
Her geçen günün tamamında
Yine sana aşık oluyorum

02.11.1999

25 Ekim 1999 Pazartesi

Gözyaşın olsam

Gözyaşın olsam
Akmaya kıyamam
Sen üzülme diye
Belki sevinç gözyaşı olurum
Senin için

1999

4 Ekim 1999 Pazartesi

Mesajlar...

Mesaj 1 : Gözyaşlarımdan okyanus, heyecanımdan rüzgar yaptım, yüreğime yelken sapladım sana seyrediyorum. Her kalp atışımda sen oluyorum, sana günde beş vakit ibadet ediyorum. 1998

Mesaj 2 : Azgın dalganın koluna girip, teninin serpiştirildiği kumsala med cezir oldum. Göçmen kuşa yüreğimi ekledim, senden başka yüreğe göç etmez oldum. 1998

Mesaj 3 : Sonsuza kadar uzanan hayat soluksuzluklarında, teninde bir hayat öpücüğü, yaprakların arasından geceye gündüz olan gözlerine hayat dostu olan bir sevgili var. 1998

Mesaj 4 : Bir yağmur damlası suya düştü mü halkaları büyür büyür sonsuza sarılır. Sana olan aşkımda yüreğime düştü, büyüyor büyüyor sonsuzluğu kucaklıyor. Günaydın canım. 1998

Mesaj 5 : Sepserin ağaçların arasına saklanmış koyda mışıl mışıl uyuyan denizi kıskandıran tenine dokunmaya 29 saat 15 dakika kaldı canım sevdiğim, öpüyorum. 1999

Mesaj 6 : İstanbul un üstüne bulutlar taşınmış, sevdiğim Istanbul dan uzaklaşmayı yarılamış. Benim peşimde deniz köpükleri, sevdiğimin imkansız gözleri uzakları görüyor sahipsiz. 1999

Mesaj 7 : Günaydın sevgilim. Kimsesiz çocukları hayata bağlayan gülüşünün bütün yüzünde ve yüreğinde olmasını diler, seni fış fış kayıkçı oynamaya beklerim. 1999

Mesaj 8 : Günaydın sevgilim. Henüz tadına bakılmamış bütün güzellikleri birlikte yaşarkende seni seviyor olacağım. En kısa zamanda titrek dudaklarında dirilmek niyetiyle… 1999

Mesaj 9 : Günaydın canım. Yüreğimle tek başıma yollarda yürürken, ıhlamur çiçeği kokusuyla tanışmanın ulaşılmaz keyfi gibi seninle yaşamak, seni sevmek- hissetmek… 1998

Mesaj 10 : Gece rengini şaşırmış, sevgilim evimizin soluğundan uzağa düşmüş, yatağım küskün bana annesi uzaklarda diye, yüreğim üşümüş içiçe geçemedik bu gece diye… 1999

Mesaj 11 : Gecenin rengi sabaha saklanmış, aşık adam yatağında sensiz uyanmış, günün içine dalmış. En kıymetli hazinesini akşamın duruluğunda beklemeye başlamış. 1999

Mesaj 12 : Sevdiğimle konuştum, ses tonunun tınıları yüreğimi acıttı. Seni öyle duymak yaralarımı kanattı. Biliyorsun seninim ama yinede seni anlıyorum, seni bekliyorum. 1998

Mesaj 13 : Sevdiğim sana bütün kucaklarım, kırçiçeklerim, yarınlarım, anlayışlarım, bedenim, ruhum, gün doğumlarım, soluk alışlarım, yeniden doğuşlarım, seninim Sevdiğim delinim. 1998

Mesaj 14 : Dünyanın bütün sabahları seninle birlikte uyansın, aşkımızı umutla bekleyenlerin üzerine doğursun ve Tenini tenimle bütünleştirsin, aşkımız Sonsuzluğun adı olsun. 1998

Mesaj 15 : Dalganın koynuna sakladım kokumu sana ulaştırsın diye, iskeledeki martıyı okşadı dalga, martı kanat çırptı yüreğine doğru, kokum beyazlığında ve teninde… 1999

Mesaj 16 : Ne bodrum un mavisi ne denizin inanılmaz senfonisi ne de tarihi oluşturan güzellikler…benim için tüm güzellikler sen sevdiğim?
2000

Mesaj 17 : Bir martı aşık olmuş denize küsmüş uçmaz olmuş, kırçiçeklerinin sesi kısılmış güneş yolunu kaybetmiş. Martı sevdalısına sarılınca doğa ananın yüzü gülmüş. 2000

Mesaj 18 : İstanbul a güneş öksüz doğdu, seni arıyor günün ilk sevgi ışıklarıyla okşamak için. Yüreğim yolunu kaybetmiş, ıhlara denilen bir yerde romeo olmuş… 1999

Mesaj 19 : Aaahh her yerim ağrıyor. Şu anda hastanedeyim. Acilen ya da istediğinİz zaman gelİn beni çıkarın. Sonra sevişiriz. Aa bir antilop. Sus diyen hemşire ölmüş, hüzün var. 1998

Mesaj 20 : Bİr sütyen olsam sana sıkı sıkı sarılsam kalp atışlarını duyarak uyusam. Sana dokunmak nefes almak, seninle yaşamak ölümsüz olmak… 1998

Mesaj 21 : Bu gece armağan ettiğin kokunla yelken açacağım. Yüreğine kıvrılIp huzur içinde uyuyacağım. Gerçekten sana sarıldığımda rüyadan uyanacağım. İşte o zaman doğacağım. 1998

Mesaj 22 : Gökten bir elma düştü iki yüreğe ayrıldı. Sen ve ben sevgilim gökyüzündeki birlikteliğimiz yeryüzünde devam ediyor ve hayata unutulmaz bir aşk ekleniyor. 1998

18 Ağustos 1999 Çarşamba

Niçin yaşıyorum














by OM

Niçin yaşıyorum
Bir adım ötede
Soluklar havalanmış
Yerlerini taşlar almış
                    Kaybolmuşlar
                    En iyi bildikleri yerlerinde
Artık eskisi gibi değil
Hiç değil
Değil
                    Ne yapıyoruz
                    İnsan olmak adına
Bir kuşu özgürlüğünemi
Kavuşturduk
Bir çocuğu sevgiylemi
Tanıştırdık
Bir kadının umudumu
Olduk
                    Yaşamın pınarının başında
                    Çamaşır yıkıyoruz
En iyi bildiğimiz
Unutmak
Acıyı
Mutluluğu
Sevdalıyı
Çocuk olmayı
İnadına unutmak
                    Hayat devam ediyor ya
Binlerce yıl yaşayan
Yılanlar var
Bize dokunmayan
                    Onlara dokundu
                    Kokularını duydum
                    Bir adım ötede
                    Sessizdiler
Tıpkı bizim gibi
                    Hayvanlardan bir farkımız var
                    Biz ölülerin
                    Onlar canlıların kokusunu alıyor
Kuyruk sallıyorlar
Bizim kuyruğumuz yok
                    Hayatlar bir hiç olmamalı
                    Bir ışık yakmalı
                    İçimizi ortaya koymalı
Ve bakmalıyız
Yüreğimiz oralarda mı
                    İnsan olmalı
                    Yemek yiyen
                    Uyuyan uyanan
                    Değil
                    Seven ve düşünen
Karşı koymalı
Koşuşturmalı
Yetişmeliyiz
                    Acılar taşların altında
                    Akıllar ömür izninde
                    Sevgi kendi yalnızlığında
                    Düşünce kaf dağının ardında
                    Kaf dağı kayıp
Bulmalıyız
Kendimize inanmalıyız

18.08.1999

16 Ağustos 1999 Pazartesi

Turkuaz kokuyor hayat

Turkuaz kokuyor hayat
Renksizliğe inat
                    Yürek dolusu
                    Sevda sözleri
                    İşitiyor kulaklarımız
                    Seviyoruz
Bir elimizde yelken
Diğerinde rüzgar
Ufkumuzu genişletiyoruz
                    Sorunlar
                    Sizi kimse çözmeyecek
Bir dilim peynir
Can dostu rakı
Neşemize eklenecek
                    Bir taş sekiyor
                    Denizin koynundan
                    Mutlulukla öpüşüyor
Martının yüreğinde
Süzülüyor
Bizi içine çekiyor
                    Gökyüzündeyiz
                    Özgürüz
                    Sadece biziz
                    Kimsesiz
Planla program
İşsiz
Sadece biz varız
                    Aşk ile kolkola
                    Dostlarla elele
                    Mutluyuz

16.08.1999

14 Ağustos 1999 Cumartesi

...Nereden mi aklıma geldi...

…Nereden mi aklıma geldi…
Akıl işte. Ne zaman ne yapması gerektiğini önemsemeden çalışıyor. Daha karar vermedim. Senin üçüncü kitapcığınmı olsun ya da uzasın çok yazılar yolculuğu olsun. Yazıyoruz, durduğumuzda birlikte bakarız ve karar veririz. Kimbilir bu yazılanları ne zaman okuyacaksın?
Gün ışığı grevinden birkaç saat önce gözlerimi kapadım. Karşımda seni gördüm. Gözlerimi kapatınca, uçuk kırmızı ile siyahın içiçe geçmişliği kaplar göz kapaklarımı. O fonun içinde gülerek bana bakıyordun. Çok güzelsin. Kocaman gözlerin grev süresince gün ışığını göremeyecek. Ben biraz senin için sakladım. Eve gidince bakarsın.
Geçen gece bir duble içki ve duman üfleme çalışması yaptım balkonda. Mutlu oldum. Dört saat oturmuşum. Yıldızlarla dalga geçtim. Aaaa, hatta bir yıldız kaydı, seninle her zaman mutlu olma dileğini kaydırdım arkasından. Öylesine baktım etrafa. Hiç bir şey düşünmediğimi zannederek birçok şeyi aklımdan geçirdim farkında olmadan. Üstelik sanada kızgındım. Umut, sürekli reenkaryasyona uğrar ve hep geri gelir. Çok severim umutu ve o her zaman bizimle.
ABC İlkokuluna gidiyordum. Kimse inanmıyordu okulumun adına. Yemekhanemizde cam sürahilerin peşpeşe dizildiği uzun masalar, mavi önlüklerimiz vardı, küçük yüreklerimizin üstünde. Niye aklıma geldi ki. Sevdiğimin yazıları olacak bunlar benim değil. Ya da farketmeyebilir.

Robenson un yanında Cuma olmasaydı ne olurdu?

Yüreklerimiz yanımızda turkuaza doğru yol aldık. Asfaltların sıcaklığından faydalanarak hız peşinde koştuk. Birçok yerde birçok anlamlar bulduk. Eğlencenin anlamı, sevdiğimin mutlu anları, yatay pozisyonda keyif zamanları, gizli olan ve aleni olan soluklarda rüzgar üzerinde sevişmeler, ilk defa görüp kendinden geçmeler, kaçıncı defa görüp yine kendinden geçmeler, dalga seslerinin dalgalardan önce gelip yüreğimize konuk olması, iskeleye sesli iple bağlı teknenin, açıklar özlemi için kendini geriye çekmesinden sonra çıkan ipin göz yaşları, tek başına bir martının yaptığı gökyüzü nasıl okşanır süzülüşleri, birkaç merdiven ötedeki denizin kucak açmaları, alttan gelen soğuk suyun denizin öz suyunu soğutma çalışmaları, sevdiğimin dudağını denizin kıvrımında bulma anları, Kale köyün basamaklarında yaşayan geçmişin izleri, japon kadının bizi kendimize küstüren kendi olma yerleşimi, Yemeni satma umudu karşılığında rehberlik deneyimleri, sevdiğini elinden tutup önceki yaşamları hatırlama tırmanışları, diz çökmüş kentin suyun altında kalan ayakları, burada ne kadar yaşarım formülleri, kekik kokulu manzaralardan defne yaprağı dokunuşları, soğuk kayanın üstüne yüreğini yaslamış, pürtelaş dinlenişler yapan kelebek renkleri, gizeminden kopuparak ziyarete gelip başaşağı dökülen soğuk suyla beraber toplumu üstünden temizleyen insan kahkahaları, cır cır konuşma lafının anlamını vatanında öğrenme gelişmeleri, bize kendini hazırlayan ve dönüşte sarıp sarmalayan odamızın hayata zaman ekleyen balkonu, yemeğimize eşlik eden büyüğümüz büyük rakımız, Muzaffer bey ve sevgili eşi, Mustafa, Altuğ, Mehmet, Abla ( ona on kalaya kadar bekledik ama sizi unutmadı ) yüreğine yetişemeyip çaresiz kalan dili bile gülümsemesini unutturmamış dostumuz, dostlarımız, motorunun sesi ile bizi elimizden tutup koyumuza ulaştıran balıkçılar, hanımağa, bizi illaki koyunda uyutmak isteyen kaputaş dalgaları, insane olduğumuzu hatırlatacak bütün duyguları hissettiğimiz, paylaştığımız, doğanın kalbimizi okşamasının keyfini çıkardığımız, geçmiş yaşamlara dönüp bizleri düşünmeye iten, bizi çoğaltan gördüklerimiz, dört yürek gidip yüreklerimizi birbirimize sunduğumuz, mutluluktan şaşırıp kaldığımız kendilerimiz, bir hafta insane hayatında güzellikler ülkesi olur mu olmaz mıyı kendimize gösterdiğimiz anlar topluluğu ve günü kaybetmenin mutluluğu içinde kazanılan dakikaları hayatımıza ekleyerek Kaş a bağlandık.

14.08.1999

18 Haziran 1999 Cuma

Bedenimin içine sıkıştırılmış...

Bedenimin içine sıkıştırılmış bütün öbjeleri dışarıya kusmak istiyorum. Gerekirse lağman yapsınlar ve kurtarsınlar beni bu derin objelerden. Kimin kararı ile bu bilince sahip oluyoruz. Bütün bunları tek başınamı başarıyoruz. Sıkılaştıkça zorlanacağına daha kolay alışır hale mi geliyoruz?
Ya ruhuma ne demeli… Alıp başını gidiyor. Hiç bana sormuyor, söylemiyor. Kim biliyor ruhumun nereye gittiğini ve hatta bazı geceler geri dönmüyor. Tamam modern yapılı birisiyim ama insan merak ediyor.
Nereye kadar çekebilirim? Gözümün alabilirliği boyunca geleceğe bakabilir miyim? Gelecek kolumuzun altında olsa daha mı rahat olacağız? hic.www.ruhlaralemi.com.plazma gibi dokunmatik ama yaşamamatik paylaşımlar sonucunda sürüyor hayatın tik takı artık. Çok şey değişti ama en çokta sanal paylaşımlara alıştık. Zaten yaşarken hakkını veremedikten sonra sanal olsa ne farkeder.
Bedenime geri dönelim. Bugünlerde kaba denilen ama aslında çok hassas olan derimde bir yaratık büyüdü. Literatürde çıban deniyor. Bir haftadır onunla birlikte düşüp kalkıyoruz. Belki de kıl dönmesidir. Her neyse, yabancı ve konuşmadığın biriyle sevişmek gibi onu hissetmek. O da arasıra içini boşaltıyor. Yazının peşinden gitmek, bazen insanın kendini elinden kaçırmasına sebep oluyor. O nedenle ne zaman yazmaya başlasam ruhuma bir halat bağlarım ve çok uzaklaşınca geri çekerim.
Günaydın diyen bir ses içeri girdi. Günaydın. Yaşamın satırları kopuk, cümleleri devrik hatta şifreli. Illaki uğraştıracak. Aslında ayşegül hep tatilde olsa ne güzel olur. Şu deli başımızı alıp attalara gidecek, gittiği yeri tanıyıp, insanlarla kardeş olup, hoş sohbetler peşinden koşturacak, gönül alma zamanlarında kendimizi kaybedecek soluk alan mekanlara kavuşamadık.
Hislerimizi kupon karşılığı bile olmadan paylaşmaya kalktığımızda apaçıkta kalıyoruz. Hisler, hissedilmiyor. Oyun bile oynanmıyor. Yoklar. Aşk ateşine no-frost yaklaşımlar söz konusu. Konunun umutsuzluklarla bir ilgisi yok. Şu anda aşığım. Ama aşkımızın ritmi huzur üzerine kurulmalı, kavga ile tanışmamalı, kendini kendinden uzaklaştırmamalı. Önceleri kendimi kaybettiğimin bile farkında olmadan kayboldum, bazı geceler tek başına kaldığımda kendime inanamadım. Nasıl böyle bir yaşayan olduğumu, anlam çalışmaları yapmama rağmen anlamlandıramadım. Kayboldum, üstelik yolda kendimle karşılaştığımda farkettim kaybolmuşluğumu. Ama aşk beni bilinmeyenlere götürdü diye üstelemedim ve elbette bilinen yollar bulunurdu. Sevdiğim insan bu benle birlikte olmaktan rahatsız, sızılı, kızgın, üzgün ama umutluydu. Her ne kadar aşkın dingin sularına ayak sokmak istesede o da biliyordu aşkın hiçbir zamazingoya benzemediğini.
Ecel terleri döktük, birbirimizi kırdık, ikimizde farklı şekillere büründük ve hala aşığız. Ben, aşkın hiçbir satırını atlamadan yaşamanın, sevdiğim ise huzurlu bir aşk ortamının düşüncesindeydi. Aşk laftan anlamaz, kimseleri düşünmez, acısını en acı şekilde dokundurur, mutluluğu o acıyı bile unutturur. Ipi gerdik ve ayrı yerlere kıç üstü düştük. Kıçım başıma, başım kıçıma geçti. Ağzımdan osurdum, kıçımdan soluk aldım. Kendimden utandım, utanmama kızdım, senin bu yönünde bir yerlerinde yaşıyor ve gerekli gördüğünde başını uzatıyor dedim. Çok acayip, hatta yeni bir kelime türetmeli bu hissin anlamını verecek. Ben bunları yaşıyorum ve yaşatıyorum. Inanılası bir yer bulamıyorum. Ben bunları yaşadım. Bugüne kadar doğru yaptığım ne varsa, ben olmamı gerçekleştiren, hepsi püf. Ve bunları soluk aldığım sürece en çok sevdiğim insana yaşatan yine ben. Yıkıl karşımdan dedim kendime ve ağzımdan tek bir laf çıktı, aşığım. Iyi bok yedin de aşık oldun. Güzelim insanın duygularını kör ve topal düğüm yaptın, her seferinde ama aşığım dedin, eeeee. Haklıydım çünkü aşıktım. Bazı yepyeni duygularımın esiri olsamda, her geçen güne mutlulukla birlikte illaki birkaç sorunda sıkıştırsam da aşıktık. Öyleyse yüreklerimiz bildikleri yere geri gelene kadar acınında, mutluluğunda keyfini çıkarabilirdik.
Farklı olma iç güdüsü sıradan olanın tek düzeliğinden mi yoksa siyahın karşısında beyaz olma isteğinden mi? Bazen beyaz olduğunu bile bile siyah dediğim anlarda, farklı olma alışkanlığından olduğunu biliyorum. Ama içimde iki cinside bir şekilde anlayacak bir bölüm olması gerektiğine inanıyorum. Bazı noktalarda kadın gibi görebilmek bazılarında ise erkek düşüncesiyle bakabilmek. Her zaman kadınlarla içiçe olup, onların ve de bizlerin önce insan olduklarını düşünüp, birlikte yaşadığımız yuvarlakta ya da herhangi şekilde hayata anlamı birlikte vermenin daha keyifli ve gerçek olduğunu biliyorum. Bir insanın ne düşünebileceğini hissedip ona hissettiğini göstermek ve onun mutluluğunu yüreğinde görmek inanılmaz duygular toplamı. O zamanlarda kendim olabildiğine inanıyorum.
Saklambaçta kurt olduğunuzda kimi kurtarırsınız?
Hayatımızın uzunluğunu bilsek şimdiki benlerimizin neresinde oluruz acaba. Şu gün, haziranın 27 sinde 2009 yılı boyut değiştireceğini bilen tazecik bir kız çocuğu bekarete önem verir miydi? Birçok yapmayı istediğimiz kendi duygularımızı hep sonralara ertelermiydik? Öyleyse her kişi kendine bir tarih belirlesin ve tüm istediklerini doyasıya yaşasın. Kendi varlığımızı, sorunlarımızı, acılarımızı, kahkahalarımızı en iyi biz biliriz. Kendi yanlışımızı yapma şansına hepimiz sahip olmalıyız. Sunulan bir hayatın yaşam dakikaları örümcek ağlarına karışır. Bizim olan bir dakikanın bütün günü kurtardığı çok görülmüş bir vakadır…

1999