Yaz yağmuru düşüyordu kırçiçeklerinin yumuşak tenlerine ve tenlerinden toprağa ulaşıyordu damlacıklar, toprağın kokusunun dayanılmazlığı heyecanlandırıyordu yürekleri ve yaz yağmuru iki yüreğe dokundu,
bütün doğayı aşk kokuları heyecanlandırdı.
Sen ve ben canım sevdiğim, bir yaz yağmurunun heyecanlı ve hassas dokunuşuyla silkelendik, ayağa kalktık, sevda yollarında soluklandık ve bir yılın sonuna doğru yürek yüreğe yol aldık.
Biz doğalı bir yıl olmadı ama yılın sonun geldi. Ben derimki bir yıl daha bitiyor diye üzüleceğimize yıl başlıyor diye sevinmeliyiz.
Zaten biribirimizi seviyoruz.
Umulmadık bir anda umurlarım seninle doldu ve düştüm peşine. Kimi gün tümsekleri görmedim, tökezledim. Üstüm başım yara bere içinde kaldı.
Ama yüreğimi hep senin için özenle korudum. Seni sevdim.
Hem de çok sevdim. Hep de seveceğimi biliyorum.
Bunu bana kim bildiriyorsa…
İnanılmaz bir şekilde inanılır olmayı başarıyoruz. Kolay olmuyor biliyorum ama biz de kolay olmadık. Ne sen kolay kolay sen oldun ne de ben.
Belki yaşamın bizi özellikle yorduğunu düşündük. Ve yürek yüreğe bulduk biribirimizi. Bence bir lütuf bu. Bize, sana ve bana umulmadık bir lütuf.
Kim yaptıysa teşekkür ederim. Kısacık ikibin yılın sonuna bir kala sevdamız peşlerimizde fış fış kayıkçı yürekliliğle koşuyoruz inanılmazlığın inanırlığına doğru.
Sevdalı kadınım, bu söz başlar yüreğine doğru, dokunur yüreğine en sevecen haliyle, belirli bir süre soluklanır yüreğinde ve yola çıkar büyülü gözlerine doğru, orada büyülenir kalır bilinmeyen sürelerce.
Sonra dudaklar, boyun ve kulağın kesiştiği hassas kavşak, teninin dayanılmaz kıvrımları ve mutluluk çığlıklarımız yağar kırçiçeklerin üzerine.
Yeni yıl olduğun yerde bekle bizi. İki sevdalı yürek seninle birlikte hayatı keyiflendirecek. Sevdiğim kadınım hiçbir bakış, hiçbir ses, hiçbir görüntü, hiçbir ten, hiçbir bitiş ya da başlangıç yüreğimi yüreğinden koparamaz.
Şimdilik mutlu yıllar, daha sonra mutlu hayatlar, yeniden doğuşlar yeniden sevdalanmalar ve tam bir insan olup aşkın ara sokakları ya da çıkmaz sokakları dahil tamamında yürek izimizi bırakmalar ve sonsuz adı verilen duygular ülkesinde var olmalar.
Seni seviyorum.
30.12.1998
30 Aralık 1998 Çarşamba
19 Aralık 1998 Cumartesi
Aşk gözyaşlarımı itekliyor
Aşk
gözyaşlarımı itekliyor
Yanaklarımdan
bir ırmak akıyor
Küçücük bir çocuğun
Gözyaşlarına karışıyor ırmak
Baş
kaldırıyorum
Kırçiçeklerini
öldüren dünyaya
Her
şeyi karşıma alıyorum
Kendimi
bile
Bilinmezliğin
Bilmek istemeyenlerin
Dikiliyorum karşılarına
Vuruyorlar
yüreğime yüreğime
İçim
acıyor
Tek
bir damla kanımı
Akıtmıyorum
Ruhum
bedenimden ayrılmıyor
Acılar acılığını unutuyor
Dikiliyorum
hayata
Sıradan
keyiflerin
Sıralarına
oturuyorum
Derinliklerim çok derinde
Sığlıklarda sığlanıyorum
Bir
türkü oluyorum
Yeni
yüzyılın ortasına
Kimsenin
çalmadığı
Yine zamana emanet ediyorum
19.12.1998
14 Aralık 1998 Pazartesi
Bir an için
Bir an
için
Sadece
bir an için
Dünyayı
yerinde saydırsam
Sana
sıkı sıkı sarılsam
Sana
hiçbir zaman doyamayacağımı
Bir
kere daha anlasam
Ve dünyayı döndürsem yeniden
Yeniden dünyaya gelsem
Yüreğinin peşine düşsem
Sevdalansam sana yeniden
Yeniden yeniden
Her
hayat geri dönüşümde
Sevdan
hep aklımda kalsa
Beni
hatırlamayan sana
Yeniden
aşık olsam
Sende
bana olsan
Beni bilmediğini bile bile
Tekrar beni sevebilmenin
Mutluluğuyla havalansam
Gökyüzünde
süzülürken
Ayaklarım
yere değse
Tenim
tenine
Ruhum
ruhuna
Sonsuzum
sonsuzuna
Çırılçıplak uyusak
Güneş üzerimize doğsa
Tenimiz kırçiçekleri açsa
Koklasak birbirimizi
Kendimizden geçsek
Bir an
için
Dünya
yerinde saysa
Sana
sıkı sıkı sarılsam
Ve
öylece kalsak
14.12.1998
12 Aralık 1998 Cumartesi
Aşk ürünleri sergisinde
Aşk
ürünleri sergisinde
İki
yürek içiçe
Kırçiçekleri
tazeliği
Sevdalarının
içinde
Aşk saklambaçında
Sobelendi iki yürek
Noel
baba kızağını
Hediye
etti bize
Yepyeni
yılın içine
Bırakalım
sevgimizi diye
Sevgi
Tüm güzelliklerin anası
Kopkor
düştü bir anda
Düştüğü
anda kavurdu
Kavurduğu
anda doğurdu
Doğduk
Sevdalı ikiz yürek
Unutulmuşlukların üstüne
Dokunmasak
bile
Sağanak
ruh haliyle
Gafil
avlandık
Seviyoruz
Söylesekte söylemesekte
İkimizde biliyoruz
Kimi
an gelir
Bir
sözcük panzehir olur
Yürek
onu duydu mu
Sağlık
bedeni sarmalar
Sevdiğim
Heyecanlıyım
Kıpır kıpırım
Aşkın
yapbozunu
Havada
bir araya getiriyorum
Aceleciyim
Tadına varmak istiyorum
Yarını
satın alacak
Güçle
tanışmak istemiyorum
Bu günde
Bütününe varmak istiyorum
12.12.1998
10 Aralık 1998 Perşembe
Hepsini istiyorum
Hepsini
istiyorum
Yaşayabileceğimiz
En
küçük birimden
En
büyüğüne kadar
Delicesine
yaşamak istiyorum
Seni yormamın nedeni bu
Alışık değilsin biliyorum
Ama ben alışığım ya
Durduramıyorum sevgimi
Ve seni boğuyorum muyum
Boğuyorum
Belki
Neyse
ne
Seni
seviyorum
Hem kendime direniyorum
Hem de diğerlerine
Ama sevgim yüreğimde
Senin için rezerve
İstediğinde
yakala
İstemediğinde
bırak
Bırak
kendini bana
Uç uç böceği olalım
Tüm hayatı
Dileklere kavuşturan
10.12.1998
8 Aralık 1998 Salı
Zamanın sırtına dayanıp
Zamanın
sırtına dayanıp
İtekleye
itekleye ilerletirken
Yeni doğmuş güneşin
İlk ışıklarında pineklerken
Bir
ses dokundu yüzüme
Kaldırdım
başımı
Bir
çift göz
Yüreğimde bir çift göz
Yuvalandı sere serpe
Sevdim delicesine
Sildim
yaşadıklarımı
Sıfıra
sıfırda başladım
Yaşadıkca
ekledim
Biz
edelim diye
Yine zamanın
Sırtına dayandım
Bir telefona hasret
Sıvı ile
doldurdum
Yüreğimin
boşluğunu
Uyandım
uyuyamadım
Kolumu sol yanıma
Uzattım
Üstüne kimse uzanmadan
İçime
akıttım
Gözlerimin
suyunu yaşadım
Ne
gerekiyorsa
Yaşamdan
Günün birinde
Belki de yılın
Kimbilir
Ta ki
denen
Zamanda
Gün
batımında
Sana
sarıldığım anda
Yüreğimin titremesini
Tümümde hissetmek uğruna
Soluk
alacağım
Kaça
olursa olsun
Seni
seviyorum
08.12.1998
Hiçbir şeyi düşünmeden...
Hiçbir şeyi düşünmeden, hiçbir eyleme kalkışmadan hatta gitme eylemi yapılmadan gidilecek bir yerde, bitkisel bir hayat sürmenin özlemiyle özlemler tüttüren, derken gün ışığıyla birlikte gecenin ortasına düşen, açıkgöz kıvamındaki gözlerini kaybeden insanlar topluluğunun nerede yaşadığını biliyor musun?
Bilmiyor musunuz, hiç açıkgöz değilmişsiniz. Demek ki kıvamınız tutmamış. Kıvam tutturucuların grevde olduğunu duymuştum, demek ki doğruymuş. Hiçbir şeyin, ağaçların bile düşürecek bir yaprağı yoktu ve sonbahar hüzünlendi bu duruma, kurumuş yaprakları kırmızıya boyayamadı diye. Sarı renkte artık sarı değildi. Yaşadığı renk üçlemesi nedeniyle nedenlerini kaybetti. Meğerse nedenleri gerçekleştiriyormuş sarı olarak görünmesini. Görüntüler sislendiler önceleri ama sis perdesi yıllık izindeydi. Yerine bakan arkadaşın adı system klasörüydü. Sis işlerinden sonra anlamadığı halde bu göreve niçin verildiğini düşünmedi. Onun görevi düşünmemekti bu düzende. Düzen bir arkadaşı ile karmaşaya çaya gittiler. Çayları karıştırdılar ayran sandılar. Sandı denilen canavarlar çoğaldıklarında isimleri sandılar oluyor. Oluyorlar artık olmuyorlar. Güneşe bıraksak bile ham kalıyorlar. Ham, dibi görünmeyen ama sesi duyulan bir kuyuydu. Kuytularda seslenen bir kuyuydu. K harfi mahkemeye başvurup adını değiştirmek istediğini söyledi. Söylenen hiçbir şey alehte delil olarak kullanılamıyor artık. Artıkları değerlendirmek diye bir problemimiz kalmadı, çünkü artıklar çok değerlendi. Değer bilmez toplumların derileri ince olurmuş tırt dağının eteklerinde. Etekler havalandı iç çamaşırı bayramında. Beyazlar doksan renkliler altmış derecede güneşlendiler. Gün bir gün evlendiğinde güneş oldu. Oldu lular r leri söyleyemiyordu. Hiçbir söylemi olmayan insanlar yaşamlarını ayakta dikilip yakınlara bakarak geçiriyorlardı. Geçirilen herhangi bir hastalıktan sonra iyi olma hali meydana geliyordu. Sonunda geldiler. O kadar söyledim geleceklerini beni dinlemediler. Oysa haklı olduğumu biliyordum ama toplum kalabalıktı benden ve inanmadılar. Belki pişmandırlar sevgiye sevgi göstermedikleri için. Ama söyledim sevgi önemli diye, sevin sevilin, paylaşın diye. Ama olmadı ve geldiler.
08.12.1998
Bilmiyor musunuz, hiç açıkgöz değilmişsiniz. Demek ki kıvamınız tutmamış. Kıvam tutturucuların grevde olduğunu duymuştum, demek ki doğruymuş. Hiçbir şeyin, ağaçların bile düşürecek bir yaprağı yoktu ve sonbahar hüzünlendi bu duruma, kurumuş yaprakları kırmızıya boyayamadı diye. Sarı renkte artık sarı değildi. Yaşadığı renk üçlemesi nedeniyle nedenlerini kaybetti. Meğerse nedenleri gerçekleştiriyormuş sarı olarak görünmesini. Görüntüler sislendiler önceleri ama sis perdesi yıllık izindeydi. Yerine bakan arkadaşın adı system klasörüydü. Sis işlerinden sonra anlamadığı halde bu göreve niçin verildiğini düşünmedi. Onun görevi düşünmemekti bu düzende. Düzen bir arkadaşı ile karmaşaya çaya gittiler. Çayları karıştırdılar ayran sandılar. Sandı denilen canavarlar çoğaldıklarında isimleri sandılar oluyor. Oluyorlar artık olmuyorlar. Güneşe bıraksak bile ham kalıyorlar. Ham, dibi görünmeyen ama sesi duyulan bir kuyuydu. Kuytularda seslenen bir kuyuydu. K harfi mahkemeye başvurup adını değiştirmek istediğini söyledi. Söylenen hiçbir şey alehte delil olarak kullanılamıyor artık. Artıkları değerlendirmek diye bir problemimiz kalmadı, çünkü artıklar çok değerlendi. Değer bilmez toplumların derileri ince olurmuş tırt dağının eteklerinde. Etekler havalandı iç çamaşırı bayramında. Beyazlar doksan renkliler altmış derecede güneşlendiler. Gün bir gün evlendiğinde güneş oldu. Oldu lular r leri söyleyemiyordu. Hiçbir söylemi olmayan insanlar yaşamlarını ayakta dikilip yakınlara bakarak geçiriyorlardı. Geçirilen herhangi bir hastalıktan sonra iyi olma hali meydana geliyordu. Sonunda geldiler. O kadar söyledim geleceklerini beni dinlemediler. Oysa haklı olduğumu biliyordum ama toplum kalabalıktı benden ve inanmadılar. Belki pişmandırlar sevgiye sevgi göstermedikleri için. Ama söyledim sevgi önemli diye, sevin sevilin, paylaşın diye. Ama olmadı ve geldiler.
08.12.1998
7 Aralık 1998 Pazartesi
Bir an için döndüm arkama
Bir an
için döndüm arkama
Geride
bıraktıklarıma
Bugün
de yaşadıklarıma
…
Bir yol keşfedersin
Adını kendin koyduğun
Senin ayak izlerin
Senin nefesin çınlatır
Keşfettiğin yolu
Derken
elele olursun
Adına
sevdiğin dediğin
İnsanın
nefesi katılır
Papatyaların sarısında
Kırmızı gün doğumlarında
Alacaklaranlık aydınlıklarda
Gecenin
gündüze yakın olduğu
Tertemiz
duygularında
Sevişirsin
şiirlerin üzerinde
Bir sigara dumanı yayılır
Mis gibi ten kokularına doğru
Kırçiçekleri
dökülür tavandan
Yumuşak
tenlerimize doğru
Seversin nedeni olmadan
Ne kuş uçumu
Ne sigara içimi
Mesafesizdir yüreğin
Birden
bir çarpıntı
İllaki
zorlama
Niçin
dersin beynine
Rahat
bırak yüreğimi
Kara deliklere kadar
Gök taşlarının yağmuruda olsa
Gittiği yürek birlikteliğine
Kadar dersin
Geçmişime
bu günümü anlatmak
Her
gün sevecenlikleriyle
Karşısına
oturtup
Sana bakan
geçmişe
Bugümüzde
mutluyum demek
Bir yer biliyorum
Yüreğimde bir nokta
Senin bütün hallerin
Neşe içinde orada
Orasını
seviyorum
Beynimle
konuşmadan önce
Seviyorum
seviyor
İster kara deliklere kadar
İster yarına
Bütün hesaplarımı unuttum
Tek hatırladığım sensin
Yürekleri
okşayan kahkahaların
Büyülendiğim
yüzün
Gerisi
fasa ve de fiso
Bir cin çıktı karşıma
Dile benden ne dilersen
Seni anlattım cine
Tek birşey diledi benden
Seni
Seni
seviyorum
07.12.1998
6 Aralık 1998 Pazar
Bilinmeyen bir hayatın
Bilinmeyen
bir hayatın
Satırlarında
soluk alırken
Sımsıkı sarılacağım
Bir yüreğin
Yolunu gözlerken
İnişlerin
ve çıkışların
Arasındaki
düzlüklerde
Tek
başına yaşarken
Hep
seni bekledim
Beklemek
acılıdır
Hele
bilinmeyeni beklemek
Yürek
yorgunluğu verir
Seninle yürek yüreğe
Yaşamamızın üzerinden
İki sevda yılı geçti
Her
gün seni tanıyor
Her
dakika sana
Yeniden
aşık oluyorum
Ne seni seyretmekten
Ne seni özlemekten
Ne de koca ömrümü
Seninle paylaşmak duygusundan
Vazgeçemiyorum
Hayatımın
Vazgeçilmezisin
Belki
hayat farkımızda değil
Ama bizim için
Sadece birbirimizi sevmek
Gözlerimizin içine bakmak
Mutluluğumuzu paylaşmak
Yüreklerimizi birbirine sunmak
Hayatı anlamdırmaktır
Canım
sevdiğim
İyi
gün kötü gün bir ömür
Seninle
geçeceğini bilmek
İnanılmaz
birşey
Tek inandığım
Seni sevmek
Ve
Hayatlarımı
seninle geçirmek
Seni seviyorum
06.12.1998
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)