Yaz yağmuru düşüyordu kırçiçeklerinin yumuşak tenlerine ve tenlerinden toprağa ulaşıyordu damlacıklar, toprağın kokusunun dayanılmazlığı heyecanlandırıyordu yürekleri ve yaz yağmuru iki yüreğe dokundu,
bütün doğayı aşk kokuları heyecanlandırdı.
Sen ve ben canım sevdiğim, bir yaz yağmurunun heyecanlı ve hassas dokunuşuyla silkelendik, ayağa kalktık, sevda yollarında soluklandık ve bir yılın sonuna doğru yürek yüreğe yol aldık.
Biz doğalı bir yıl olmadı ama yılın sonun geldi. Ben derimki bir yıl daha bitiyor diye üzüleceğimize yıl başlıyor diye sevinmeliyiz.
Zaten biribirimizi seviyoruz.
Umulmadık bir anda umurlarım seninle doldu ve düştüm peşine. Kimi gün tümsekleri görmedim, tökezledim. Üstüm başım yara bere içinde kaldı.
Ama yüreğimi hep senin için özenle korudum. Seni sevdim.
Hem de çok sevdim. Hep de seveceğimi biliyorum.
Bunu bana kim bildiriyorsa…
İnanılmaz bir şekilde inanılır olmayı başarıyoruz. Kolay olmuyor biliyorum ama biz de kolay olmadık. Ne sen kolay kolay sen oldun ne de ben.
Belki yaşamın bizi özellikle yorduğunu düşündük. Ve yürek yüreğe bulduk biribirimizi. Bence bir lütuf bu. Bize, sana ve bana umulmadık bir lütuf.
Kim yaptıysa teşekkür ederim. Kısacık ikibin yılın sonuna bir kala sevdamız peşlerimizde fış fış kayıkçı yürekliliğle koşuyoruz inanılmazlığın inanırlığına doğru.
Sevdalı kadınım, bu söz başlar yüreğine doğru, dokunur yüreğine en sevecen haliyle, belirli bir süre soluklanır yüreğinde ve yola çıkar büyülü gözlerine doğru, orada büyülenir kalır bilinmeyen sürelerce.
Sonra dudaklar, boyun ve kulağın kesiştiği hassas kavşak, teninin dayanılmaz kıvrımları ve mutluluk çığlıklarımız yağar kırçiçeklerin üzerine.
Yeni yıl olduğun yerde bekle bizi. İki sevdalı yürek seninle birlikte hayatı keyiflendirecek. Sevdiğim kadınım hiçbir bakış, hiçbir ses, hiçbir görüntü, hiçbir ten, hiçbir bitiş ya da başlangıç yüreğimi yüreğinden koparamaz.
Şimdilik mutlu yıllar, daha sonra mutlu hayatlar, yeniden doğuşlar yeniden sevdalanmalar ve tam bir insan olup aşkın ara sokakları ya da çıkmaz sokakları dahil tamamında yürek izimizi bırakmalar ve sonsuz adı verilen duygular ülkesinde var olmalar.
Seni seviyorum.
30.12.1998
30 Aralık 1998 Çarşamba
19 Aralık 1998 Cumartesi
Aşk gözyaşlarımı itekliyor
Aşk
gözyaşlarımı itekliyor
Yanaklarımdan
bir ırmak akıyor
Küçücük bir çocuğun
Gözyaşlarına karışıyor ırmak
Baş
kaldırıyorum
Kırçiçeklerini
öldüren dünyaya
Her
şeyi karşıma alıyorum
Kendimi
bile
Bilinmezliğin
Bilmek istemeyenlerin
Dikiliyorum karşılarına
Vuruyorlar
yüreğime yüreğime
İçim
acıyor
Tek
bir damla kanımı
Akıtmıyorum
Ruhum
bedenimden ayrılmıyor
Acılar acılığını unutuyor
Dikiliyorum
hayata
Sıradan
keyiflerin
Sıralarına
oturuyorum
Derinliklerim çok derinde
Sığlıklarda sığlanıyorum
Bir
türkü oluyorum
Yeni
yüzyılın ortasına
Kimsenin
çalmadığı
Yine zamana emanet ediyorum
19.12.1998
14 Aralık 1998 Pazartesi
Bir an için
Bir an
için
Sadece
bir an için
Dünyayı
yerinde saydırsam
Sana
sıkı sıkı sarılsam
Sana
hiçbir zaman doyamayacağımı
Bir
kere daha anlasam
Ve dünyayı döndürsem yeniden
Yeniden dünyaya gelsem
Yüreğinin peşine düşsem
Sevdalansam sana yeniden
Yeniden yeniden
Her
hayat geri dönüşümde
Sevdan
hep aklımda kalsa
Beni
hatırlamayan sana
Yeniden
aşık olsam
Sende
bana olsan
Beni bilmediğini bile bile
Tekrar beni sevebilmenin
Mutluluğuyla havalansam
Gökyüzünde
süzülürken
Ayaklarım
yere değse
Tenim
tenine
Ruhum
ruhuna
Sonsuzum
sonsuzuna
Çırılçıplak uyusak
Güneş üzerimize doğsa
Tenimiz kırçiçekleri açsa
Koklasak birbirimizi
Kendimizden geçsek
Bir an
için
Dünya
yerinde saysa
Sana
sıkı sıkı sarılsam
Ve
öylece kalsak
14.12.1998
12 Aralık 1998 Cumartesi
Aşk ürünleri sergisinde
Aşk
ürünleri sergisinde
İki
yürek içiçe
Kırçiçekleri
tazeliği
Sevdalarının
içinde
Aşk saklambaçında
Sobelendi iki yürek
Noel
baba kızağını
Hediye
etti bize
Yepyeni
yılın içine
Bırakalım
sevgimizi diye
Sevgi
Tüm güzelliklerin anası
Kopkor
düştü bir anda
Düştüğü
anda kavurdu
Kavurduğu
anda doğurdu
Doğduk
Sevdalı ikiz yürek
Unutulmuşlukların üstüne
Dokunmasak
bile
Sağanak
ruh haliyle
Gafil
avlandık
Seviyoruz
Söylesekte söylemesekte
İkimizde biliyoruz
Kimi
an gelir
Bir
sözcük panzehir olur
Yürek
onu duydu mu
Sağlık
bedeni sarmalar
Sevdiğim
Heyecanlıyım
Kıpır kıpırım
Aşkın
yapbozunu
Havada
bir araya getiriyorum
Aceleciyim
Tadına varmak istiyorum
Yarını
satın alacak
Güçle
tanışmak istemiyorum
Bu günde
Bütününe varmak istiyorum
12.12.1998
10 Aralık 1998 Perşembe
Hepsini istiyorum
Hepsini
istiyorum
Yaşayabileceğimiz
En
küçük birimden
En
büyüğüne kadar
Delicesine
yaşamak istiyorum
Seni yormamın nedeni bu
Alışık değilsin biliyorum
Ama ben alışığım ya
Durduramıyorum sevgimi
Ve seni boğuyorum muyum
Boğuyorum
Belki
Neyse
ne
Seni
seviyorum
Hem kendime direniyorum
Hem de diğerlerine
Ama sevgim yüreğimde
Senin için rezerve
İstediğinde
yakala
İstemediğinde
bırak
Bırak
kendini bana
Uç uç böceği olalım
Tüm hayatı
Dileklere kavuşturan
10.12.1998
8 Aralık 1998 Salı
Zamanın sırtına dayanıp
Zamanın
sırtına dayanıp
İtekleye
itekleye ilerletirken
Yeni doğmuş güneşin
İlk ışıklarında pineklerken
Bir
ses dokundu yüzüme
Kaldırdım
başımı
Bir
çift göz
Yüreğimde bir çift göz
Yuvalandı sere serpe
Sevdim delicesine
Sildim
yaşadıklarımı
Sıfıra
sıfırda başladım
Yaşadıkca
ekledim
Biz
edelim diye
Yine zamanın
Sırtına dayandım
Bir telefona hasret
Sıvı ile
doldurdum
Yüreğimin
boşluğunu
Uyandım
uyuyamadım
Kolumu sol yanıma
Uzattım
Üstüne kimse uzanmadan
İçime
akıttım
Gözlerimin
suyunu yaşadım
Ne
gerekiyorsa
Yaşamdan
Günün birinde
Belki de yılın
Kimbilir
Ta ki
denen
Zamanda
Gün
batımında
Sana
sarıldığım anda
Yüreğimin titremesini
Tümümde hissetmek uğruna
Soluk
alacağım
Kaça
olursa olsun
Seni
seviyorum
08.12.1998
Hiçbir şeyi düşünmeden...
Hiçbir şeyi düşünmeden, hiçbir eyleme kalkışmadan hatta gitme eylemi yapılmadan gidilecek bir yerde, bitkisel bir hayat sürmenin özlemiyle özlemler tüttüren, derken gün ışığıyla birlikte gecenin ortasına düşen, açıkgöz kıvamındaki gözlerini kaybeden insanlar topluluğunun nerede yaşadığını biliyor musun?
Bilmiyor musunuz, hiç açıkgöz değilmişsiniz. Demek ki kıvamınız tutmamış. Kıvam tutturucuların grevde olduğunu duymuştum, demek ki doğruymuş. Hiçbir şeyin, ağaçların bile düşürecek bir yaprağı yoktu ve sonbahar hüzünlendi bu duruma, kurumuş yaprakları kırmızıya boyayamadı diye. Sarı renkte artık sarı değildi. Yaşadığı renk üçlemesi nedeniyle nedenlerini kaybetti. Meğerse nedenleri gerçekleştiriyormuş sarı olarak görünmesini. Görüntüler sislendiler önceleri ama sis perdesi yıllık izindeydi. Yerine bakan arkadaşın adı system klasörüydü. Sis işlerinden sonra anlamadığı halde bu göreve niçin verildiğini düşünmedi. Onun görevi düşünmemekti bu düzende. Düzen bir arkadaşı ile karmaşaya çaya gittiler. Çayları karıştırdılar ayran sandılar. Sandı denilen canavarlar çoğaldıklarında isimleri sandılar oluyor. Oluyorlar artık olmuyorlar. Güneşe bıraksak bile ham kalıyorlar. Ham, dibi görünmeyen ama sesi duyulan bir kuyuydu. Kuytularda seslenen bir kuyuydu. K harfi mahkemeye başvurup adını değiştirmek istediğini söyledi. Söylenen hiçbir şey alehte delil olarak kullanılamıyor artık. Artıkları değerlendirmek diye bir problemimiz kalmadı, çünkü artıklar çok değerlendi. Değer bilmez toplumların derileri ince olurmuş tırt dağının eteklerinde. Etekler havalandı iç çamaşırı bayramında. Beyazlar doksan renkliler altmış derecede güneşlendiler. Gün bir gün evlendiğinde güneş oldu. Oldu lular r leri söyleyemiyordu. Hiçbir söylemi olmayan insanlar yaşamlarını ayakta dikilip yakınlara bakarak geçiriyorlardı. Geçirilen herhangi bir hastalıktan sonra iyi olma hali meydana geliyordu. Sonunda geldiler. O kadar söyledim geleceklerini beni dinlemediler. Oysa haklı olduğumu biliyordum ama toplum kalabalıktı benden ve inanmadılar. Belki pişmandırlar sevgiye sevgi göstermedikleri için. Ama söyledim sevgi önemli diye, sevin sevilin, paylaşın diye. Ama olmadı ve geldiler.
08.12.1998
Bilmiyor musunuz, hiç açıkgöz değilmişsiniz. Demek ki kıvamınız tutmamış. Kıvam tutturucuların grevde olduğunu duymuştum, demek ki doğruymuş. Hiçbir şeyin, ağaçların bile düşürecek bir yaprağı yoktu ve sonbahar hüzünlendi bu duruma, kurumuş yaprakları kırmızıya boyayamadı diye. Sarı renkte artık sarı değildi. Yaşadığı renk üçlemesi nedeniyle nedenlerini kaybetti. Meğerse nedenleri gerçekleştiriyormuş sarı olarak görünmesini. Görüntüler sislendiler önceleri ama sis perdesi yıllık izindeydi. Yerine bakan arkadaşın adı system klasörüydü. Sis işlerinden sonra anlamadığı halde bu göreve niçin verildiğini düşünmedi. Onun görevi düşünmemekti bu düzende. Düzen bir arkadaşı ile karmaşaya çaya gittiler. Çayları karıştırdılar ayran sandılar. Sandı denilen canavarlar çoğaldıklarında isimleri sandılar oluyor. Oluyorlar artık olmuyorlar. Güneşe bıraksak bile ham kalıyorlar. Ham, dibi görünmeyen ama sesi duyulan bir kuyuydu. Kuytularda seslenen bir kuyuydu. K harfi mahkemeye başvurup adını değiştirmek istediğini söyledi. Söylenen hiçbir şey alehte delil olarak kullanılamıyor artık. Artıkları değerlendirmek diye bir problemimiz kalmadı, çünkü artıklar çok değerlendi. Değer bilmez toplumların derileri ince olurmuş tırt dağının eteklerinde. Etekler havalandı iç çamaşırı bayramında. Beyazlar doksan renkliler altmış derecede güneşlendiler. Gün bir gün evlendiğinde güneş oldu. Oldu lular r leri söyleyemiyordu. Hiçbir söylemi olmayan insanlar yaşamlarını ayakta dikilip yakınlara bakarak geçiriyorlardı. Geçirilen herhangi bir hastalıktan sonra iyi olma hali meydana geliyordu. Sonunda geldiler. O kadar söyledim geleceklerini beni dinlemediler. Oysa haklı olduğumu biliyordum ama toplum kalabalıktı benden ve inanmadılar. Belki pişmandırlar sevgiye sevgi göstermedikleri için. Ama söyledim sevgi önemli diye, sevin sevilin, paylaşın diye. Ama olmadı ve geldiler.
08.12.1998
7 Aralık 1998 Pazartesi
Bir an için döndüm arkama
Bir an
için döndüm arkama
Geride
bıraktıklarıma
Bugün
de yaşadıklarıma
…
Bir yol keşfedersin
Adını kendin koyduğun
Senin ayak izlerin
Senin nefesin çınlatır
Keşfettiğin yolu
Derken
elele olursun
Adına
sevdiğin dediğin
İnsanın
nefesi katılır
Papatyaların sarısında
Kırmızı gün doğumlarında
Alacaklaranlık aydınlıklarda
Gecenin
gündüze yakın olduğu
Tertemiz
duygularında
Sevişirsin
şiirlerin üzerinde
Bir sigara dumanı yayılır
Mis gibi ten kokularına doğru
Kırçiçekleri
dökülür tavandan
Yumuşak
tenlerimize doğru
Seversin nedeni olmadan
Ne kuş uçumu
Ne sigara içimi
Mesafesizdir yüreğin
Birden
bir çarpıntı
İllaki
zorlama
Niçin
dersin beynine
Rahat
bırak yüreğimi
Kara deliklere kadar
Gök taşlarının yağmuruda olsa
Gittiği yürek birlikteliğine
Kadar dersin
Geçmişime
bu günümü anlatmak
Her
gün sevecenlikleriyle
Karşısına
oturtup
Sana bakan
geçmişe
Bugümüzde
mutluyum demek
Bir yer biliyorum
Yüreğimde bir nokta
Senin bütün hallerin
Neşe içinde orada
Orasını
seviyorum
Beynimle
konuşmadan önce
Seviyorum
seviyor
İster kara deliklere kadar
İster yarına
Bütün hesaplarımı unuttum
Tek hatırladığım sensin
Yürekleri
okşayan kahkahaların
Büyülendiğim
yüzün
Gerisi
fasa ve de fiso
Bir cin çıktı karşıma
Dile benden ne dilersen
Seni anlattım cine
Tek birşey diledi benden
Seni
Seni
seviyorum
07.12.1998
6 Aralık 1998 Pazar
Bilinmeyen bir hayatın
Bilinmeyen
bir hayatın
Satırlarında
soluk alırken
Sımsıkı sarılacağım
Bir yüreğin
Yolunu gözlerken
İnişlerin
ve çıkışların
Arasındaki
düzlüklerde
Tek
başına yaşarken
Hep
seni bekledim
Beklemek
acılıdır
Hele
bilinmeyeni beklemek
Yürek
yorgunluğu verir
Seninle yürek yüreğe
Yaşamamızın üzerinden
İki sevda yılı geçti
Her
gün seni tanıyor
Her
dakika sana
Yeniden
aşık oluyorum
Ne seni seyretmekten
Ne seni özlemekten
Ne de koca ömrümü
Seninle paylaşmak duygusundan
Vazgeçemiyorum
Hayatımın
Vazgeçilmezisin
Belki
hayat farkımızda değil
Ama bizim için
Sadece birbirimizi sevmek
Gözlerimizin içine bakmak
Mutluluğumuzu paylaşmak
Yüreklerimizi birbirine sunmak
Hayatı anlamdırmaktır
Canım
sevdiğim
İyi
gün kötü gün bir ömür
Seninle
geçeceğini bilmek
İnanılmaz
birşey
Tek inandığım
Seni sevmek
Ve
Hayatlarımı
seninle geçirmek
Seni seviyorum
06.12.1998
25 Kasım 1998 Çarşamba
Düş tarlasına düşen
Düş
tarlasına düşen
Sağanak
yağmur koşuları
Besledikçe
toprağı
Sen
sen koktu
Bütün
düş dünyam
Güzelim kokunun peşine
Yüreğimi yolladım gizlice
Karşılaştı yüreğinle
Kendini unuttu bilinmeyende
Taa ki
Bir
mavi odada
Yürek
sıcaklığı ortamında
Büyülü
gözlerine teslim olan
Tüm
benliğim aşk kıvamında
Sana sarılmanın
Tüm bütünleşmelerinde
Bir noktandan diğerine
Sevgimle yumuşacık dokunarak
Kendimi sana sunarak
Göz bebeklerinde saklandım
Kim
bilebilir
Seni
ne kadar sevdiğimi
Ben mi
Yoksa
sen mi
Hiç önemi yok
Yüreğim yüreğinin
Koynunda olduktan sonra
Sana
olan sevgimi
Solukla
eş değer
Tuttuktan
sonra
Ve mutluluğunu
Gözlerinde gördükten
Sonra
Yaşam
yaşam olur
Yoksa
Yoksasını
kimse bilmek istemez
25.11.1998
20 Kasım 1998 Cuma
Keyiflerin
Keyiflerin
Üst
üste çatıldığı
Bir akşamdan diğerine
Duman izinden gidildiği
Bambaşka
düşlerin peşine
Yüreklerin
kanatlandığı
Marpuçun girdaplarında
Benliklerin dinlendiği
Düş
gerçek çizgisinin
Taa
ortasına çöreklenildiği
Ve
Sımsıcak
kozasının içine
Bizleri
kabul eden
Soluk
alan nargililer
20.11.1998
18 Kasım 1998 Çarşamba
Hoşgeldin
Hoş
geldin
Sensizliğin kuraklığından
Yüreğime bereket getirdin
Bir
demet çiçek
Mis
kokulu yüreğine
Sevgimle birlikte
18.11.1998
17 Kasım 1998 Salı
Gözlerimi kapattığımda
Gözlerimi
kapattığımda
Göz
bebeklerimle kucaklıyorum
Sevdiğim
kadınımı
Aramıza acımasızca mesafeler
İzinsiz girmişken
Elimde onun elleri
Yürüyorum yolların çizgisinde
Yine gözlerim kapalı
Tenimi
kandıramıyorum
Biliyor
ona dokunmadığını
Beni
üzmek istemiyor
O da
rolünü yapıyor
Ne kadar zor
Ona dokunuyormuş gibi
Görüyormuş gibi
Yaparak beklemek
Ama
onu yaşamadan
Yaşayabileceklerini
Hissetmeye
çalışmak
En
imkansızı
Biliyorum
Sadece iki gün
Ama yürek bu
Zaman nedir bilmiyor
Sevdiğini her an yanında
İstiyor
Güle
güle sevgilim
Kahkahaların
çınlatsın
Gördüğün
her noktayı
Döndüğünde öpüşürüz
Tenlerimiz kucaklaşır
Acılar
dumanlaşır
Seni
seviyorum
17.11.1998
2 Kasım 1998 Pazartesi
Bir hayat başlıyor
Bir
hayat başlıyor
Arzın
merkezinde
Bir
çift göz uğruna
İkinci
yaşama geçiliyor
Yürekler
diyarında
Gölköy’ e hüzün çöküyor
Karşıki ağaçlar
İçin için ağlıyor
Yakamozlara
Bir
yürek titriyor
Balığın
peşine takılıyor
Derin
mavilerde soluklanıyor
Balık
ve yorgun yürek
Sohbet ediyorlar
Sevgi ve aşk üzerine
Çok
seviyorum diyor
Yürek
balığa içtenlikle
Hiç
tanışmadığı özel duygular
Bedenini
sarıyor
Yürek titriyor
Kavurucu sıcağa rağmen
Derin bir kova dolusu
Buz gibi su dökülüyor
Yüreğin içtenliğine
Geri
çekiliyor
Şok
oluyor
Yürek
içinde yaşadıklarına
Çok seviyor sevdalı yüreği
Ona
dokununca soluk alıyor
Dayanamıyor yitikliğine
Kendide yitiyor ufukta
Balıkla
sohbet sürüyor
Yüreğimi
çıkarıp
Karşıma
oturtuyorum
Bir
tek onu dinliyor
Gölköy’
ün ıssız gecesi
Bir de
hamağın gelgit sesi
Dinliyorum yüreğimi
Esiri oluyorum gözlerinin
Onları görmekle başlayan hayat
Ellerini tutmakla
Bedenine sarılmakla
Avaz avaz sevişmekle
Sigara dumanı arasından
Yüreğini izlemekle
Devam ediyor
Eski
üzgünlüklerini
Öğreniyorum
güneşle birlikte
Yüreğimle
elele
Söz veriyorum sana
Hem benden doğup gelen
Hem de seninle birlikte varolan
Bütün yorgunlukları
Issız
bir koyda
Yakamozların
üzerinde
Milyonlarca
yıldızın gölgesinde
Yürek
atmış teknenin
İç
huzurunu
Gülücüklerine
katacağım
Gün denilen zamanlardan
Anlamlı bir tanesinde
İçimde sürekli büyüyen
Sevgimin zevkine varacaksın
İşte o
anda
Tüm
zaman birimlerinin
En
mutlu insanı olarak
Yürek
atacağım
Düzenler
yuvarlağının
Tam
merkezinde
Özlemler duyulan
Dilekler tutulan
Seyrine dalınan
Tüm güzellikleri
Yüreklerimizle birlikte
Yaşatacağız birbirimize
Sanıldığı
kadar
Uzakta
olmadığını
O
zaman birimi
İçimize
işlediğinde
Yaşayacağız
İşte o zaman
Seni daha çok seveceğim
Soluk alabilmemi
Yaşamıma katan
Sevgilim
02.11.1998
Gece nasıl sona ereceğini bilemedi
Gece
nasıl sona ereceğini bilemedi
Gün
nereden doğacağını şaşırdı
Deniz heyecandan kupkuru oldu
Rüzgar
yerinden kıpırdıyamadı
Dünya
o an için yerinde saydı
Inga
Güzelim yürek gözlerini açtı
Gece
gündüz deniz rüzgar
Tüm
dünya sevinç gözyaşları
Mutluluk
kahkahaları attı
Ve
herşey normale döndü
Bütün dünyayı
baştan çıkardı
Büyülü gözlü bebek
Üç
yaşımın masumiyetiyle
Alnıma
yazıldı
Yıllarım
onsuzlukla ilerledi
Bilinmeyeni bilmez gibi
Bilmeden onu aradım
Büyülü gözlü bebeği
Sanki
kalbimden doğurdum seni
Sen
doğduktan sonra
Kalbimdeki
yerin boş kaldı
Ta ki
seni buluncaya kadar
Bu günde doğa şaşıracak
Altmışsekizdeki gibi
Gece gün deniz rüzgar
Ve tüm dünya
Alabora oldu
En
mutlu ben ise
Sana
doyasıya sarılmanın
Seninle
yeniden doğmanın
Mükemmelliğinde
oturacağım
İyi ki doğdun sevgilim
Tüm gerçeklerim ve düşlerim
Seninle
anlamını buluyor
Seni
dünyaya getiren
Tüm
nedenleri
Doyasıya
öpüyorum
İçimdeki tüm mutlulukları
Henüz sana yaşatamadım
İlk
doğum günümüzde
Ve
bütün ilklerimizde
Yaşadığımız
her anda
Sevgimi
senin yanına bırakıyorum
Kendimle
beraber tabi
İyi ki doğdun sevgilim
Seni seviyorum
02.11.1998
Bir nefes sesi duyuldu
Bir
nefes sesi duyuldu
Uzaklardan
bir yerden
Yürek hayatın içine düştü
Masmavi pencerelerinden
Seyrine
daldı dünyanın
Acılarla
tanıştı
Mutlulukla
el sıkıştı
Aranılacak şeylerin
İzlerini takip etti
Kimi
gün buldu
Kimi
gün bulundu
Dolunay düştü karanlığa
Arkasından bir yıldız kaydı
Dalgalar
kıyıya kavuştu
Bütün güzellikler
Denizde
buluştu
Yakamoz oldu gece
Gecenin
ortası mum
Mumun
başında sen
İyi ki
doğdun
02.11.1998
Sessizlik olmadı
by BG
Sessizlik
olmadı
Nehirler
köpük köpük
Buluştular
denizle
Gece gündüze
Sıkı sıkı sarıldı
Devir teslim töreninde
Güneşin
yüzü gülüyordu
Ay onu
uzaktan izlerken
Martılar en anlamlı
Süzülüşlerini yaptılar gökyüzünde
Bilinmez
bir heyecan
Tüm
insanlığı sardı
Kırçiçekleri tarifsiz kokularıyla
Güzelleştirdi
dünyayı
Bir
umut yapıştı
Yaşam
sonsuzluğunun yüzüne
Tarihten bir yaprak ayrıldı
Tek başına
Mutluluğu anlatan
Kim
bilebilirdi
Alın
yazımın
O gün
yazıldığını
Hayatım durdu
Bir ınga ile yeniden doğdu
Sessizlik
olmadı
Bir
kız çocuğu merhaba dedi
Yüreğime
Ve tüm
insanlığa
Dünya telaşlandı
Uydusundan uzaklaştı
Gözlerini emanet etti
Anasının kucağındaki bebeğe
Ve
şimdi
Benim
kucağımdaki
Mutluluğuma
Bir gün
Tüm hayatın anlamı
O gün bugün
Hayatıma eklendiğin
Sevgilim
Seninle
yaşıyorum
Sana
doyamıyorum
Seninle birlikte doğdum
Seninle gidiyorum
Seninle geliyorum
Seninim
Yürek
güzeli sevgilim
Hayata
sunduğun doğumu
Canımın
içinden
Kutluyorum
Seni
seviyorum
02.11.1998
Bir horoz ötüyor
Bir horoz ötüyor, yeni bir gün başlıyor.
Kimbilir yeni bir güne umutla bakmak için neler yapmaya çalışıyor insanlar. Ben çok şanslıyım, hayatın içindeki tek bir gün yetti umutla yaşamama...
Sonbahar yapraklarının kırmızısı gökyüzünden ayrıldı, toprağın üstündeki son dinlenme yerine doğru gözyaşları ile elele ulaştılar. Kasım ayı diğerlerinden sıyrıldı, sayılı günlerden ikincisi mutluluk kokularını sundu dünyaya.
Kimselerin haberi yoktu, yaşama eklenen kocaman gözlerden.
Doğa canlandı.
Uzayın kara delikleri havayi fişek gösterileri yaşadılar içlerinde.
Kimdi bu güzel yürek?
Bir kız çocuğu,
tüm solukları, düşünceleri, sevgisi, umutlarıyla sarmaladı dünyayı.
İnsanlar beklediler. Kız çocuğu güzellikleriyle büyüdü.
Korunması gerekeni korudu, paylaşması gerekeni paylaştı.
İnsan olmanın onurunu bir bakışıyla anlattı.
Ulaşılmaz insanlar vardır düşüncelerde, akıllara bile gelmez…
İki kasım günü yüreğime geldi. Hoşgeldi ve sevgiler getirdi.
O benim canımın içi, yaşamaya değer ne kaldı sorumun cevabı, insan olmayı, erkek olmayı, çocuk olmayı, sevgi olmayı onunla doyasıya yaşadım.
Sonbaharın kırmızı yaprakları taşıdı onu hayatıma.
Dayanılmaz bir mükemmelliği var. Diyorum ya, o benim canımın içi.
Kendi aklımın aldığınca düşündüğümde, gerçeğe dönüştürdüğüm
güzel hayallerimin bütünü.
Doğdu. Beni doğurdu. Birlikte büyüyoruz.
O benim altımı değiştirdi, ben de onunkini. İlk dişimiz birlikte çıktı.
İlk taytayı birlikte başardık. İlk sözümüz sevgi oldu. Aynı sırada okuduk.
Aynı yatakta gelişiyoruz. Herşeyimiziz.
Doğulan bir günün anlamı, o gün ile sevgini paylaştığında büyüyor…büyüyor…büyüyor…
Sevgilim, doğum günü bebeğim benim, neler söylemeli, neler yazmalı sevginin üstüne, hepsini birbirine eklemeli ve sana ulaştırmaya çalışmalı gibi geliyor.
Bugün.
Bir sevginin doğum günü aynı zamanda.
Taa o zamandan verilmiş mutluluk sözü var aramızda ve o mutluluğu paylaşma, yürekleri güldürme, hayata ekleme sözü var. Kaç dolunay birbirini kovalar, bir martı denize doğru kaç defa süzülür, günebakan kaç defa yüzünü çevirir, yaşam gereğini yapar ve sürer gider. Hem de bizim sevgimizle beraber sonsuza ilerler.
Sevgilim,
okyanusu ile buluşamayan, kısılmış kalmış bir nehirdim ve kollarını açtın hayatıma, buluştuğum okyanusum oldun. O nedenle bugün en çok benim için anlamlı. Ve bu anlamı birlikte yaşattığımız için çok mutluyum.
İyi ki doğdun sevgilim.
1998
Kimbilir yeni bir güne umutla bakmak için neler yapmaya çalışıyor insanlar. Ben çok şanslıyım, hayatın içindeki tek bir gün yetti umutla yaşamama...
Sonbahar yapraklarının kırmızısı gökyüzünden ayrıldı, toprağın üstündeki son dinlenme yerine doğru gözyaşları ile elele ulaştılar. Kasım ayı diğerlerinden sıyrıldı, sayılı günlerden ikincisi mutluluk kokularını sundu dünyaya.
Kimselerin haberi yoktu, yaşama eklenen kocaman gözlerden.
Doğa canlandı.
Uzayın kara delikleri havayi fişek gösterileri yaşadılar içlerinde.
Kimdi bu güzel yürek?
Bir kız çocuğu,
tüm solukları, düşünceleri, sevgisi, umutlarıyla sarmaladı dünyayı.
İnsanlar beklediler. Kız çocuğu güzellikleriyle büyüdü.
Korunması gerekeni korudu, paylaşması gerekeni paylaştı.
İnsan olmanın onurunu bir bakışıyla anlattı.
Ulaşılmaz insanlar vardır düşüncelerde, akıllara bile gelmez…
İki kasım günü yüreğime geldi. Hoşgeldi ve sevgiler getirdi.
O benim canımın içi, yaşamaya değer ne kaldı sorumun cevabı, insan olmayı, erkek olmayı, çocuk olmayı, sevgi olmayı onunla doyasıya yaşadım.
Sonbaharın kırmızı yaprakları taşıdı onu hayatıma.
Dayanılmaz bir mükemmelliği var. Diyorum ya, o benim canımın içi.
Kendi aklımın aldığınca düşündüğümde, gerçeğe dönüştürdüğüm
güzel hayallerimin bütünü.
Doğdu. Beni doğurdu. Birlikte büyüyoruz.
O benim altımı değiştirdi, ben de onunkini. İlk dişimiz birlikte çıktı.
İlk taytayı birlikte başardık. İlk sözümüz sevgi oldu. Aynı sırada okuduk.
Aynı yatakta gelişiyoruz. Herşeyimiziz.
Doğulan bir günün anlamı, o gün ile sevgini paylaştığında büyüyor…büyüyor…büyüyor…
Sevgilim, doğum günü bebeğim benim, neler söylemeli, neler yazmalı sevginin üstüne, hepsini birbirine eklemeli ve sana ulaştırmaya çalışmalı gibi geliyor.
Bugün.
Bir sevginin doğum günü aynı zamanda.
Taa o zamandan verilmiş mutluluk sözü var aramızda ve o mutluluğu paylaşma, yürekleri güldürme, hayata ekleme sözü var. Kaç dolunay birbirini kovalar, bir martı denize doğru kaç defa süzülür, günebakan kaç defa yüzünü çevirir, yaşam gereğini yapar ve sürer gider. Hem de bizim sevgimizle beraber sonsuza ilerler.
Sevgilim,
okyanusu ile buluşamayan, kısılmış kalmış bir nehirdim ve kollarını açtın hayatıma, buluştuğum okyanusum oldun. O nedenle bugün en çok benim için anlamlı. Ve bu anlamı birlikte yaşattığımız için çok mutluyum.
İyi ki doğdun sevgilim.
1998
23 Ekim 1998 Cuma
Bilmiyordum
Bilmiyordum
Biliyorum
Tutmuyordum
Tutuyorum
Beklemiyordum
Bekliyorum
Yaşatmıyordum
Yaşatıyorum
Doğurmuyordum
Doğuruyorum
Düşünmüyordum
Düşünüyorum
Özlemiyordum
Özlüyorum
Kavuşmuyordum
Kavuşuyorum
Direnmiyordum
Direniyorum
Açmıyordum
Açıyorum
Bakmıyordum
Bakıyorum
Gitmiyordum
Gidiyorum
Hissetmiyordum
Hissediyorum
Soluk almıyordum
Soluk
alıyorum
Aşkını yaşıyorum
23.10.1998
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)