13 Mayıs 1995 Cumartesi

Düş yapraklarıyla

Düş yapraklarıyla
Bezenmiş
Mutluluk ormanında
                    Bir ağaç olabilme
                    Çabasında bulunmak için
Önce
Mutluluk ormanını
Bulmalıyım
                    Ya mutluluk ormanı
                    Yoksa
                    Ve ben bir ağaçsam

12.05.1995

30 Nisan 1995 Pazar

Bir deniz kıyısı...

Bir deniz kıyısı güzelliğini tamamlayan dalga sesleri ile birlikte bir bebek sundu bize dalgalar. Sevecen kolları ile taşımışlardı o güzelim bebeği kim bilir hangi uzay boşluğundan taa otuz nisanın ortasına insanlara sevgiyi öğretsin diye. Güleç yüzlü bir kız bebeğiydi sevecen dalgaların sarışın bebeği. Bir bebek hayal edersiniz, kendi bebeğiniz, kardeşinizin bebeği, komşunun ya da tanımadığınızın bebeği. Umut olsun istersiniz hem kendisine hem dünyaya. Dost olsun istersiniz hem kendisine hem dünyaya. İnsan insan bakmasını istersiniz hem kendisine hem dünyaya. Bütün kendilerin, kardeşlerin, komşuların, tanımadıkların bebekleri için istediklerini sundu bize otuz nisan bebeği. Tay tay yaptı, sıraladı, yürüdü, koştu. Ben de arkasından koştum sevgimle yakalamaya çalıştım dalgaların bebeğini. Yakaladık birbirimizi günlerin bir tanesinde. Bilmedik birbirimizi kovaladığımızı, beklediğimizi, umut olmalarımızı. Yaşarken öğrendik öğreniyoruz. Damlaya damlaya biriktirdiğimiz ve hiç taşmayacağını bildiğimiz bir sevgi bütünlüğü içindeyiz. Günden güne güçlenen bu güzelim sevgi için çok teşekkürler nisan ayının otuzuna. Sevmek, uzay kapısının iki yanındaki kişi gibi iki kişi olmak, umut olmak, dost olmak, biz olmak hiçbir endişe duymadan. Bütün bu otuz nisana emeği geçen canlı cansız her şeye teşekkürü borç bilir ve borcumu öderim.
İyi ki doğdun sevgilim. Birlikte mutlu mutlu uzun uzun
yıllar yüz yıllar.
Seni seviyorum. Evet evet.

30.04.1995

Evet nisan müjdedir

Evet nisan müjdedir
Kimi için bahar
Benim için sen müjdesidir
                    Bir doğumun
                    Önemini anlatır bana
                    Tüm mutluluğuyla otuz nisan
Evet canım benim
Bir değirmen olsam
Rüzgarımsın
             Bir kuru toprak olsam
             Yağmurumsun
                    Bir yakamoz olsam
                    Ay ışığımsın
Bir gökkuşağı olsam
Renklerimsin
             Bir ağaç olsam
             Tohumumsun
                    Bir gemi olsam
                    Denizimsin
Bir sokak olsam
İnsanımsın
             Bir manzara olsam
             Bakanımsın
                    Bir toplum olsam
                    Özgürlüğümsün
Bir insan olsam
Sevgimsin
             Bir ilkbahar olsam
             Açan çiçeğimsin
                    Bir güz olsam
                    Dökülen yaprağımsın
Bir Serdar olsam
Sevdiğim kadınsın
                    Misler kokulu kır çiçeğime
                    Bir doğum günü hatırası
Birkaç dize yazı ile
Gönül alma duyguları
                    Senin doğumundan
                    Bizim doğumumuza uzanan yolda
                    Sana sevgimi sunamadım
Ama tüm sevgimi
Sevecen yüreğine sunuyorum
Doğumumuzdan sonsuza kadar
                    Mesafe kavramı olmadan
                    Belirli zamanlara sıkışmadan
                    Acabaları kim bilirleri olmadan
Gün ışığı gibi doğal
Bir sevgi ışığı ile aydınlanan
Birlikteliğimiz
Mutluluk adımlarını
                    Sevginin tam ortasındaki
                    Yankılanmasını
                    Sevgiyle hissettirecektir tüm kalplere
Yine bu kır çiçekleri yazısıyla
Kokularını da gönderiyorum
             İyi ki doğdun sevgilim

30.04.1995

10 Nisan 1995 Pazartesi

Denizi olmayan bir şehirde

Denizi olmayan bir şehirde
Denizi görmek gibi
Ufukta bir yerlerde
                    Bukle bukle saçlarından
                    Tek bir tel düştüğünde
                    Kendini kel zannetmek gibi
Olmamalı yaşam
Umut olmalı içinde
Sevgi dolaşmalı damarlarında
                    İnsanları hissetmeli
                    Sevgiyle bakmalı onlara
Bütün tökezlemelerden sonra
Daha güçlü kalkmalı yerden
                    Gözlerimiz ışıl ışıl olmalı
                    Mutluluğumuzu paylaşmalı
                    O güzelim insanlarla
Her paylaşım denemesi
Yıldırmamalı bizleri
Daha istekli olmalıyız
Sevgimizi verirken
                    Her geçen gün daha çok
                    Sevgiyle dolmalıyız
                    Tüm çirkinliklere rağmen
Bir kişinin hissetmesi bile
Yaşam için bir neden olmalı
                    Önce kendimizi
                    Sonra yaşamayı sevmeli
                    Tüm insanlarla birlikte

10.04.1995

6 Nisan 1995 Perşembe

Kapı kapandı

Kapı kapandı
Bir kuş uçuverdi
Yüreğimden
             Sanki dönmeyecek geriye
             Yüreğime
                    Oysa biliyorum
                    Birkaç dakika sonrasında
                    İçimde olacağını
Yine de

06.04.1995

10 Mart 1995 Cuma

İzlemek

İzlemek
Sevdiğin kadını
             Gizlice bakmak arkasından
             Güzelim bebek yürüyüşünü görüp
             Yüzünde gülücükler açtırmak
                    Mimiklerine dokunmak
                    Kimi dokunuşta gözyaşını
                    Kiminde kahkahayı hissetmek
Yanıbaşında kendini bırakmışken uykuya
Seyrine dalmak dayanılmazlığın
Elini dudaklarına yaslamasına
Bir ayağıyla çizdiği v harfine
Dalıvermek gelir
             Açık iki dudağının arasından
             Aynı onun şeklinde
             Kıvrılıp uyumak içinde
             Dingin ve de mutlu
                    Yanımda olmadığı zamanlarda
                    Yine çıkar odadan
                    Bebek yürüyüşüyle
Hayalinde bile
Yine yüzümde gülücükler
             Yalnız otururken kanapede
             Pofuduk minderin üzerinde
             Birden belirir mimikleri
                    Tutarım mimiğini
                    Koyarım yanağıma
                    Doyum olmaz akşamlara
                    Onsuzluğa rağmen
Uyku gözlerini çağırdığında
Alırım koynuma
Sevdiğim kadınımı
             Tek kişilik yatağımda
             Çift kişi yatarım
             Sevdiğim koynumda
                    Seni seviyorum
                    Sevdiğim

10.03.1995

14 Şubat 1995 Salı

Sevginin güne ihtiyacı yoktur

Sevginin güne ihtiyacı yoktur
İçimdedir
             Saniye dakika saat
             Ya da gün hafta ay
             Fark etmez sevgi için
                    Sevdiğim için
                    Özel güne ihtiyaç yoktur
                    O bendir içimdir
Bir de ondört şubat vardır
En kısa aya
En uzun anlamı katan
             Sevdiğim için
             Her ay şubattır
             Ayın her günü ondört
                    Sevdiğim kadınım
                    Uzağındayım şu an
                    Bir takım kilometreler için
Ama biliyorum
Biliyorsun
Sevgimizin bütünleyiciliğini
Bir bütünüz
             İster kilometreler
             İster aylar
                    Girmek istemezler aramıza
                    Aşkımız için
Sevdiğim kadınıma
Sevgi sözcükleri
             Ne ondört şubat için
             Ne de her hangi bir gün
                    Sevdiğim için
                    Seni seviyorum

14.02.1995

20 Ocak 1995 Cuma

Göbek adım Kamil...

Göbek adım Kamil…

Benimle aynı zamanlarda, seçilmemiş bir dünyaya ınga diyen kadıköy lü zamandaşlarımın göbek adı Kamil…
Yıllarca peşlerinden koştuğumuz Kadıköy Kız Lisesi çıkışında heyecanla beklediğimiz, servis şöförlerinden itina ile kaçtığımız, Bomonti de çay içtiğimiz kız arkadaşlarımızIn göbek adları Zeynep…
Bugünlerde arkadaşlarımın çocukları dünyaya ınga demeye başladı.
Onların göbek adları, amerikan, international…

Yıllardır trenleri omuzlarına alıp karşıya geçiren Söğütlüçeşme köprüsünün daracık kıvrımından süzülüp, tramvay müzesine gitme isteğimi arkada bırakıp, yuvarlak tenekesinin içindeki polis amcanın beyaz eldivenlerini takip ederek bahariye ye doğru ilerledik…

ıtır da kır pidesi yiyelim…
yaa, hava önceleri ellerimi üşüttü, ellerim hissettiği soğuğu içeriye bildirdi, bir de bu havada çin kesimi giymişim- onlarda soğuğu ayaklarımla tanıştırdı, hadi saray a girip çorba içelim. Sonra bomonti ye gideriz, nasılsa pasolarımıza gore onsekiziz…

tamam öyle yapalım, hem ping pong oynarız ama ben duvar tarafında dururum sen masalara doğru koşup kaçan beyaz topu alırsın…

o köprüden körüklü otobüsler geçemiyor diye biz eve Leyland larlamı gideceğiz…
nasılsa yıkarlar yakında, sen de binersin körüklü otobüse boyun uzar…

bu kazandan eve alıp mahalleye çorba dağıtalım…
hadi bitir çorbanı, bomonti bizi bekliyor…
kızıltoprak taki tekne evinde yaşayan amca geldi aklıma, donuyordur şimdi…
o kendini yakalamış, dilediği gibi yaşıyor, soğuklada oturup konuşmuştur, ona uğramıyordur…

sevgilimden başka bir kızla sevişebileceğimi zannetmiyorum…
sanki onunla seviştinde, daha saklambaçta kurt olup onu kurtarma aşamasındasın…
koru da bulduğum gizli yeri kimseye söylemezsen ben daha çok kurt olup sevgilimi kurtarırım…
biliyormusun, yıllar sonra Çelik Gülersoy orayı nakış gibi işleyerek café olarak hayata ekleyecek…
amma attın yaa, Çelik Gülersoy un işi yokta feneryolu koru yıkıntılarından yaşanacak, paylaşılacak bir güzellik yaratacak…
1990 yılına geldiğinde görürüsün…
kan kardeşim olduğuna gore diğer boyutları dolaşmaya çıkıncaya kadar beraberiz, 90 yılında gider bakarız…

şimdi yaz olsaydı, köhne ye gidip, güneşle yaprakların bize sunduğu ışık oyunlarına dalıp hayaller kurardık…
tabi tabi, sen kesip şort yaptığın kotunu giyerdin, ışık oyunları topları geldi diye herkes mutlu olurdu…
iyi ki birkaç kişi dönüp baktı…
eee bende öyle güzel bacaklar görsem gözümü alamazdım…
sen gül bakalım, gün gelecek erkekler şortlarıyla işe gidecek…
evet, hatta bekaretin önemi kalmayacak istediğimiz kadınla sevişeceğiz…
sevişeceğiz deme bana, senin dolduruşunla geneleve gidişlerimiz aklıma geliyor…
elma yanaklarla odadan çıkarken iyiydi…
ne yapayım, millet kaç kere milli oldun diye sorup duruyor, amatör kümede oynuyorum mu diyeyim…
milli oldum de gitsin o zaman…
yalan mı söyleyeceğim…
herkes sallıyor zaten, yok resital verdim dün gece, çıkarmadan beş abi diye…
başkalarına ispat etmek adına yaptıklarıma kıl oluyorum…
yapma o zaman…
yapmayayımda tek başımamı kalayım…
ben varım…
biliyorum, iyi ki varsın, düşündüklerimi paylaşamasam delirirdim herhalde…

sen yüzmeyi nerede öğrendin…
köhne nin önündeki iskelenin sol yanında, eniştemlerle kayık kiralamıştık, birden beni suya attılar, bir iki çırpıNdık işte ama yüzmek gibi yüzmeyi askeri kampta öğrendim…
nasıl giriyorsun oraya…
arkadaşımın kardeşinin kartıyla giriyorum, gerçi altı yaşında ama doğum tarihine bakmıyorlar, attım kendime denize, sala doğru yüzmeye başladım, ben yaklaştıkça sal gülerek benden kaçıyordu, neyse ki sonunda yakaladım…
geçenlerde bir kızın annesi bunlar kaçak girmişler diye bizi şikayet etti ama yine kartın başkasına ait olduğunu anlamadılar…
ben de fenerbahçe plajına gidiyorum ama en son gittiğimde mayomu unutmuşum, neyse ki girişin sağındaki abiden mayo kiraladım…
beraberde gitmiştik seninle, kabin bile kiralamıştık…
denizle içiçe bir şehirde yaşamak çok keyifli…
fenerbahçe deki büfelerden ikincisine dün gece bir araba girdi, çalışanlar geceleri o büfelerin üstünde yatıyorlarmış ve yataklar filan arabanın üzerine düştü…
bende bunlar neden bu kadar yüksek diye düşünürdüm, insan her gün birşey öğreniyor…

bu kitabı hep diyalog şeklindemi yazacaksın…
bilmiyorum ki, biraz önce başladım, ziyaret ettiği gibi yazıyorum, belki de bunlar yırtılan sayfalar olur…
yaz bitir işte, hem komşular sorduğunda annen de kitabı gösterir. Benim oğlum yazar der…
günlerde bile beni konuşuyorlarmış, yok hala askere gitmedi, kaç sene oldu üniversiteyi bitirmedi, bu çocuk evlenmez bile diye, anlayacağın mahallenin heyecanıyım ben, topluma uygun birşey yaparsam konuşacak konuları kalmaz…
evdekiler üzülüyordur…
onlar bana öğrettiler anaokulundan İtibaren kendi kararlarımı almayı,
onlar sayesinde kendim olmayı öğrendim ama anaokuLundayken güvendikleri çocuklarına şimdi kuşkulu bakıyorlar, onları seviyorum, kendimle mutlu olduğumu anlatıyorum ama inandıramıyorum…
seninde çocuğun olduğunda anlarsın…
hep aynı hikaye, gerçi yıllar sonra arkadaşlarımın çocuğu olduğunda aynı şeyleri yaptıklarını göreceğim belki ve bu davranışların aynısını bize yaptıklarında üzüldüğümüzü, bizi anlamıyorlar diye düşündüğümüzü hatırlattığımda bana, içinden çıkılmaz bİr dUygu bu, sanki çocuğum olduktan sonra İçime babam girdi diyeceklerdir…
çocuğun olduğunda sen de AnLarsın belki…
olmaz…
nasılsa olur…
olmaz…

1995

1 Ocak 1995 Pazar

Seni sevmek

Seni sevmek
Bu düzenler yuvarlağında
Varlığını bilmek
             Öpüp koplamak seni
                    Dolunay seyrine dalmak
                    Gülen gözlerle
Bir kırçiçeği buketi olup
Içiçe geçmek
Sevginin kokusun yaymak
Tüm özlemler üstüne
             Yılbaşında noel baba
             Sevgililer gününde sevgilin
             Olmak
                    Bütün sevgimle birlikte
Tüm
Batan kırmızı güneşlerin
Dolun olan ayların
Kayan yıldızların
Karşısında olmak
Seninle elele
             Küçük sahil kasabalarının
             Aşk açan sahillerinden
                    Sevgimizle dalmak
                    Yakamozlara
Sevmek seni
Bir yıl daha biterken
             Kırçiçekleri açmak
             Sevginin topraklarında
                    Dalga olmak
                    Mutluluk denizlerinde
Değirmen olmak
Sevda rüzgarlarında
Insan olmak
             Aşkın yollarında
             Sen sen koşmak
             Durmaksızın
                    Hoş gel bize yeni yıl
                    Sev sende bizim gibi
Sevdiğim kadınım
Yılbaşı geldi
Birkaç satırla birlikte
             Yeni yılımızı
             Tüm sevgimle
             Kutluyorum
                    Seni seviyorum

01.01.1995

Masal

Masal.
Masal beş harfli bir kelimedir. Dört bacaklı olan masa kelimesine beşinci bacak eklendiğinde görüntü olarak beş bacaklı masa olarak görünmektedir ama okunurken masal olarak okunmaktadır.
Ben da sana iki kişilik gerçek bir masal anlatacağım. Gerçek bir masalın olup olmayacağına yetkili biliciler elbette aralarında toplanarak bir karar verirler. Bir yılbaşı masalı gibi görünse de aslında iki uzun hayatın masalıdır. Sen ve ben diye başlar iki uzun hayat masalı ve devam eder mutluluklarla elele.
Dünyada kahkahaların olmadığı ve neşesiz geçmesi beklenen o günde katılmıştın aramıza, kahkahalarla açmıştın gözlerini otuz nisanda.
Ben de koşturup duruyordum evin içinde üç yaşın bana verdiği enerjiyle. Doğduğun anda bir şeyler hissedip hissetmediğimi hatırlamıyorum.
Çünkü o zamanlarda tek kişilik bir yaşam tarzını tercih ettiğim için ve sende tek eşli hayatı düşlediğin için bindokuzyüzaltmışsekiz yılında dünyaya gelmeni hissetmedim herhalde.
Tanıştık bir akşamın üstünde birbirimizin farkına varmadan, geleceği bilme yeteneğimiz olmadığından varamadık farkımıza ve yıllarca yorduk kendimizi. Sevgi aradık durduk, belki başka şekillerde belki değil.
Yorduk, yorulduk,yollar aldık bilerek ve bilmeyerek. Birbirimize hazırladık kendilerimizi ve aylardan yaz ayı olarak bilinen bir temmuz ortasında hazır hissettik kendimizi ya da bastıramadık sevgimizi ve sarıldık birbirimize sımsıkı, sardık sevgimizle günlerimizi.
Efes’ in önünde dedik önce ve karıştırdık Efesleri birbirine, soda ve kahve söyledik biranın yanında, ağaçların gölgesinde adaçayı, en üst kattaki balkonda oturma, alacakaranlık arka sokaklar, seyri dolunay, birkaç saniye için bir sonraki sokaktan dönmeler, bütünlük, vurgundan korkmadan derinlik, yıkanan çarşaflar, kapıda karşılama ve kayboluş, deniz kıyısında buse, tahta masa üstünde mücver, bodrum ve ilk ayrılık, badana, yine mücver ve mısırlı pilav, mor şort, açamayan çiçek, ertaç apartmanı, kordon, Ankara’ da aşk, kayı apartmanı derken ilk yılbaşımız.
Yılbaşı hüzün ve sevincin karışımıdır. Bir bitiş ve başlangıçtır.
Karışık bir şeydir yılbaşı dedikleri, belki yılsonu diye kutlanabilir.
Evet sevgilim bir ilkimiz daha birlikte yaşayacağımız. Hiçbir şey değiştirmeyecek aslında, ne sevgimiz azalacak ne de bitecek yıl gibi ama yılbaşında sevdiğimle birlikteyim dedirtecek. Bence fazla önemi yok yılbaşının, seni sevdiğim günlerden bir tanesi daha ama her olayı birlikte yaşamak düşüncesi çok güzel. O nedenle seviyorum yılbaşını.
Sevdiğimin yanında bir yılı bitiriyorum ve sevdiğimin yanında bir yıla yeni hayallerle başlıyorum. Bir hediye tabi ki alamıyorum, şimdilik tek hediyem sevgim, belki paketleyip sana sunabilirim canım sevgilim. Kırmızı bağcıklarımdan fiyonk yaparım kendime belki.
Hiçbir şeyin seni üzmesine izin verme, ne kadar mükemmel bir insan olduğunun farkına var, o güvenle sarıl yaşama ve bil ki yanında her zaman seni sevecek biri var. Kimi zamanlar o birisi seni kırabilir ama bil ki seni her istemeyerek kırdığında kendisi paramparça oluyor. O nedenle öyle anlarda fazla kızma ona ve bil ki seni çok seviyor. Tut onu elinden ve birlikte kanat çırpın mutlu yeni yıllara doğru.
Evet canım, yeni yıla girirken seni belki kırmızı kamnoyete bindiremiyorum ama kırmızı kamyonetimiz olana kadar seni tüm sevgimle sırtımda taşıyacağımı söyleyebilirim.
Seni seviyorum.

1995

Bir gökyüzüyüm ben

Bir gökyüzüyüm ben
Parlayan yıldızım sen
             Bir çocuğum ben
             Masumuyetim sen
Bir halkım ben
Özgürlüğüm sen
                    Bir akarsuyum ben
                    Kavuştuğum deniz sen
Bir gökkuşağıyım ben
Bütün renklerim sen
             Bir ağaç köküyüm ben
             Beni saran toprağım sen
Bir tokalaşmayım ben
Ellerim sen
                    Bir yaşlıyım ben
                    Yıllarım sen
Bir rüzgar gülüyüm ben
Gül rüzgarım sen
             Bir sokağım ben
             Lambam sen
Bir kırçiçeğiyim ben
Dayanılmaz kokum sen
                    Bir uçurtmayım ben
                    Gökyüzüm sen
Bir sevdalıyım ben
Sevdalandığım sen
             Sen ve ben
             Biz
Elele
Sevgi sevgiye
Bu yıldan yeni yıla
Mutluluklar birlikteliğimizde
Dolunay gökyüzümüzde
                    Kurduk yatağımızı
                    Sevgimizin içine
Gözlerine takılı kalmak
Bütününün seyrine dalmak
Yokluğunda pijamanı görüp
Içimi güldürmek
Tarifsiz geliyor
             Seni bana gelirken görmek
             Mimiklerine dokunmak
Sen yanımda yokken
Lugatsız duygular
Kaplıyor içimi
                    Dünya cümlelerinden
                    En güzelini söylüyorum
                    Seni seviyorum
Yeni mutlu yılımızı
             Hayata
             Armağan ediyorum

01.01.1995