17 Temmuz 2008 Perşembe

İçimi açtım hayata

İçimi açtım hayata
Bir kovayla fırlattı ruhuma
                    Denize girmeden yüzmüşüm
                    Kuş olmadan uçmuşum
                    Dilsizken konuşmuşum
                    Sağırken dinlemişim
Biriktirdiğim bütün ruhların
Saldırısına uğramışım
Anlamadan yenilerine koşmuşum
                    Oysa herşey sıradan olmalı
                    Paylaşıma anlam katmamalı
                    Herkesi kendi haline bırakmalı
                    Bir tek kendine dokunmalı
Bütünler istediğini yapsın
Beni bana bıraksın

17.07.2008

12 Temmuz 2008 Cumartesi

Gece gündüze yağıyor

Gece gündüze yağıyor
Yıldızlar güneşin gözünü alıyor
Yüzyıllar sıradanlığa kavuşuyor
Paylaşılanlar kırıntı olup düşüyor
                    Gözyaşları havada asılı kalıyor
                    Kahkahalar kuraklığa denk geliyor
Hayat taşın altına sıkışıyor
                    Anlamlar yitik harflerde
                    Inanmışlıklar kayıp nehirlerde
Dokunmanın tadı yok
Dostlukların adı yok
                    En güzel kalabalık
                    Yalnızlığın içinde saklı
Paylaşmak çürümüşlüğe saklı
                    Bir tek yalnızlık
                    Bir çok yalnızlık

12.07.2008

5 Temmuz 2008 Cumartesi

Hayatımı biriktirdiğim kabın

Hayatımı biriktirdiğim kabın
Altı delikmiş
Bana bakarak gülen gözlerin
Içine gözyaşı saklanmış
                    Içtenlikle paylaştığım duyguların
                    Anlamı yitikmiş
                    Yaşamıma eklediğim insanların
                    Samimiyeti yalanmış
Gitsem nereye gideyim
Kalsam nerede kalayım
Kendi kendime yeteyim
Hayatı masturbasyona çevireyim
                    Kendim ağlayım
                    Kendim güleyim
Kendimi aldatayım
Kendime gideyim
                    Güle ağlaya

05.07.2008

Yüzlerce yıl yaşamış bir insanı nasıl anlatırsınız ?

Yüzlerce yıl yaşamış bir insanı nasıl anlatırsınız ?

Hele dünya güzeli bir kadınsa, hangi cümleler onu anlatmaya
cüret edebilir…

Krallarla, imparatorlarla, padişahlarla birlikte olmuş,
hain sevgililer tarafından kuşatılmış, bedeni talan edilmiş, yüreği yanmış,
gözlerine kızgın yağlar dökülmüş,
bir dokunuşuyla çağları değiştirmiş
bir kadının güzelliğini hissettirmenin yoluna girdiğinde,
çıkmaz sokakların kör kuyularında yankılanan sesini takip ederek
arar durursun sevdalı kadını, hayatı…

Onca acıya, hüzüne, gözyaşına, kaybolmuşluğa, akan kanlara,
çağlayan çoşkulara, sırtına saplanan hançerlere rağmen
yüzünde bir kırışıklık olmamasını hangi mantıkla açıklayabiliriz ?
Ya da, hadi canım sen de, ahı gitmiş vahı kalmış görmüyor musun diyenlere ne diyebiliriz…

Sen, kadınlara bakmasını bilmiyorsun !

Sevgili Beyoğlu,
seni güzel bir kadına benzetiyorum sana sormadan, yüksek izinlerini almadan…
Senin güzelliğini hayal etmenin, başkasından duymanın etkisi bile
insanları hayaldışı düşüncelere sürüklerken,
senin yüreğinin kenarında, belli olmayan bir iz kadar yakınında
yaşayan ben neler hissediyorum acaba ?

Sana aşığım desem güler geçersin, sensiz yaşayamam desem,
ne imparatorluklar tükettim ben dersin…
sana aşığım, sensiz yaşayamam…

Gece birbirini bıçaklayan karı kocalar bile sabahları elele dolaşabiliyor…
Sen de kalbime hançer saplasan,
sana dokunma şansını yaşamış ellerimle hançeri çıkarıp,
ipek bir mendille sana akan kanımı temizleyip hançeri pamuk helva ellerine uzatırım, tekrar, tekrar hançerle beni diye…


Seninle yaşamış hiçbir sevdalı seni unutamaz,
yeniden, yeniden dünyaya gelse bile seni arar durur,
sokağında bir taş olmak uğruna…

Kaç tane savaşı yüreğinde taşıdın,
kaç tane depremi bedeninde hissettin,
kaç tane cinayeti teninin gizemli sokaklarında izledin,
kaç tane yangının ortasına kendini attın,
kaç tane imparatorluğu konuk ettin,
kaç tane sahibin oldu ama sen hep kendin olarak kaldın,
her geleni kucakladın, kendine hayran bıraktın ve asla unutulmadın…


Sana karşı diyenler, sana karşı çıkanlar olabilir
ama bil ki onlarda senin saçının bir teline dokunabilmek için feda ederler
bütün özgürlüklerini, taçlarını, tahtlarını…

Seni kaybeden herkes,
göz yaşlarını iflah olmaz pınarlarından delilercesine çağlatır,
kendinden doğan yaşlarda boğulur
ve son sözü seni seviyorum olur.


Bize binlerce çocuk armağan ettin,
onlara bakacağız diye söz verdik ama yapamadık.
Güzelim çocuklarının yüzüne duvarlar ördük, tenlerini kazıdık,
ezip geçerek kendimize yeni yollar açtık,
onları kaderlerine terk ettik kendi kendilerine yok olsunlar diye
ve hala akıllanamadık Sevgili Beyoğlu.

Sana hergün yumruk atıyorlar, taşlıyorlar,
üzerinde tepiniyorlar, tenine kapanmaz yaralar açıyorlar,
gözlerini dağlıyorlar ama yüzyılların bir kırışıklığı bile konuk olmuyor
inanılmaz bedenine, yüreğine, hayata sunduğun güzelliklerine…


Biliyorum,
sevgililerin yüzyıllardır seni kullanıyor, seni aldatıyor,
güzelliklerine sahip çıkmıyor, kollarının arasına alıp seni kucaklamıyor,
korumuyor ama senden de vazgeçemiyor, seni unutamıyor
ve sana sahip olamayacağını bildikleri için seni kimseye yar etmek
istemiyor…

Bilmiyorlar ki,
sen de yoruldun artık bu umursamaz sevgililerinden,
dostlarından, konuklarından…
Ve bize bir ceza vermenden korkuyorum,
bizi terketmenden korkuyorum.
Biliyorum sonuna kadar hak ediyoruz seni kaybetmeyi,
senin güzelliklerinden mahrum kalmayı, başımızı taşlara vurmayı ama yine de
bize bir şans ver.

Artık dünyanın en güzel kadını olduğunu sana bakışlarımızla,
düşüncelerimizle, samimiyetimizle, yüreğimizle hissettireceğiz
ve seni mutlu edeceğiz.

Beni affedebilecek misin
Sevgili Beyoğlu ?

2008

4 Temmuz 2008 Cuma

Yazmıyorum

Yazmıyorum
Yazamıyorum
                    Sevmeden yazmak zor
                    Sevmek başka bir hadise
Ama yazmak istiyorum
Sevmek istiyor muyum
                    Sevdim sevildim sevdiler
                    Hepsini sevdim
Bazen birini bazen hepsini
                    Bir kişilik yere
                    Çok kişi sığdırma
                    Mutlulukları yaşadım
Kocaman yüreğime
Bir yüreği zor sığdırdım
                    Sığ mıyım
Yüzmeyi iskelede öğrendim
Konuşmayı dilsiz dostlardan
Uçmayı kanatsız sevdalılardan
Yürümeyi doğmamış ceninden
Kendimi benden
                    Yok muyum
Bilmenin güzelliğini
Bilmeyenlerden
Sevmenin anlamını
Sevmeyenlerden
Gitmenin tadını
Gidemeyenlerden
Dinlemenin erdemini
Konuşanlardan
Öğrendim
                    Ters miyim
Bildiklerimi anlatamadım
Sevgimin derin sularında
Yüzme bilmeyenleri ağırladım
                     Anlayışlarımın sıcak kollarıyla
                     Aysbergleri kucakladım
Dinledim dinledim dinledim
Hep dinledim
Bir kere konuştum
Çok konuştuğumu farkettim
                    Insanları terkettim
                    Telefonlarım kapalı
                    Panjurlarım cama yapışık
                    Zilimi söktüm attım
Kendi kendime mutlu olduğumu anladım
                    Eyvah

04.07.2008