10 Mart 1998 Salı

Dikiliyorum ölüme

Dikiliyorum ölüme
Yüreğimde elma şekeri
Ellerimde babamın elleri
Yine gözyaşları
Bilinmeyen mezara doğru
                    Seni duyamadım
                    Kendimi duyuramadım
Gözyaşlarım kapıya dayanıyor
Ağlamayacağım
                    Sana seslenemedim
                    Yüreğimde taşıdığım halde
                    Ulaştıramadım
Yetişemedim
Sana yetişemedim
                    Bir kol uzatımıydı
                    Uzatamadım
Bilemedim
Sevgimi sana göstermeyi
                    Ölüm geldi
                    Buyur ettin onu içeri
Ahmet diye çınladı
Yürek derinliklerim
Yürüdüm ağladım yürüdüm
                    Tek değer sevgiydi
                    Hep içimde kucakladım
Neden
                    Sıradan olanı bile
                    Kucaklar dolusu
                    Kucaklarken
                    Kucağıma sığdıramadım
Öylesine bakıyorsun karşıdan
Biliyorsun beni
Böyleyim
                    Gün gelecek
                    Ben de bakacağım
Seni seviyorum
Yine geleceğim

10.03.1998

9 Mart 1998 Pazartesi

Hiçbir iskeleye yanaşmadan

Hiçbir iskeleye yanaşmadan
Sürekli gidip gelen
Şehir hatları vapuru gibiyiz
                    Soluklanmanın tadına varmadan
                    Telaş satın alıyoruz
                    Yoruluyoruz
Bacamızdan mutluluk dumanları
Sirenimizden
Aşk şarkıları yayıyoruz
İstanbul’ un tenine
                    Sadece sana işaret veren
                    Deniz feneri gibiyim
Ufukta seni gördüm mü
Mutluluk ışıkları sunuyorum
Gözün alamadığı mesafelerce
Uçsuz bucaksız denizlere
                    Senin yokluğunda
                    Aşkın karanlık girdaplarında
                    Körebe oynuyorum
                    Gözüm açık olduğu halde
Aşk dışı hayatımda
Mutluluk tınıları yaşıyorum
O bedenden diğerine
Sıkıntıları satın alıp
Neşeyle takas ediyorum
                    Ve yaşıyorum
Seninleyken aşkımın
Değilken yalnızlığımın
Keyfini çıkarıyorum
                    Evet yaşıyorum

09.03.1998