10 Aralık 1993 Cuma

Sonbaharda dökülen

Sonbaharda dökülen
Yaprakları süpürür gibi
Aşklarımı süpürdüm
                    Sıcacık bir elmiydi
                    Yoksa birleşen vücutlar mı
                    Ya da özlem miydi
                    Belli olmayan
Dün bu günden bir önce
Yarınsa bir sonra
                    Artık ilkbaharı bekliyorum
                    Sunacağım en güzel
                    İlk çiçeklerimi
Belki sana belki ona

10.12.1993

9 Aralık 1993 Perşembe

Zamanın ipine asılmış










by BG


Zamanın ipine asılmış
Yavaş yavaş kayıyoruz
Aşağıya yukarıya doğru
                    Etrafımızda ipler dünyası
                    Kiminin ipi uzun
                    Kiminin kısa
Bu aşamanın sonunu
Tahminler üstünde biliyoruz
Diğer aşamaları
Merakla bekliyoruz
                    Ölüm başlangıcının
                    Ding dongunu duyuyoruz
                    Heyecanlar sarıyor ruhumuzu
Bir bilebilsek
İpimizin uzunluğunu
Şimdiki benlerimizin
Neresinde oluruz

09.12.1993

Bir mum ışığı gölgesinde

Bir mum ışığı gölgesinde
Gölge oyunu oynamak
Gibi yaşamak

1993

6 Aralık 1993 Pazartesi

Zamanı olmayan düzende

Zamanı olmayan düzende
Düzeni olmayan zamanda
Yuvarlanmak çimenlerin üstünden
                    Bir düzlükte durmak
                    Seyretmek gökyüzünü
Altımızda çimenlerin kokusu
Göz alabildiğince yıldızla
Sessizleşmek öylece
                    Dingin sularda yıkanıp
                    Sevecen güneşle kurumak
                    Tazelemek kendini
Tekrar yaşamak insanlarla
Kiminle dostluklar üzerine
Kiminle sevdalar üzerine
Kendini sevmek
Her şeye zaman varken


Yeniden doğmak, tekrardan emeklemeye başlamak, yürümeye çabalamak ve yavaş hızlı büyümek...

Yeniden doğmak
Evet evet yeniden doğmak
                    Emeklemek
                    Yürümeye çalışmak
                    Birdenbire koşmaya kalkmak
Düşe kalka da olsa
Ulaşacağın noktayı özlemek
                    Bütün organlarını yeniden tanımak
                    Değişik ve düşünmediğin duyguları tatmak
                    Onlara alışmak onlarla yaşamak
Bazen tümseklere takılıp düşmek
Acı üzüntü ve tekrar yerden kalkmak
Daha inançla yürümek
                    Herkesin ağzında olan
                    Kalbinde olmayan sevgiyi tatmak
                    Onunla yaşamaya çalışmak
İstanbul ‘da bir İstanbul olmak
Bodrum ‘da bir Bodrum olmak
Uzayda bir uzay olmak
                    Masmavi denizlerde mavi olmak
                    Bembeyaz karda beyaz olmak
                    Yemyeşil ormanda yeşil olmak
                    Işık saçan yıldızlarda ışık olmak
Sevmek sevilmek anlamak
Mutluyken beraber olmak
Mutluluğu paylaşmak
                    Acı içindeyken
                    Acıları saklamamak paylaşmak
                    Her şeyi kavgaları da paylaşmak
Zoru belki de zor ve de zoru
Bir arada tutmak
Hala bunu başarmak
                    Ömür boyu olduğunu bile bile
                    Ömür boyu demek
Sevmek seni seviyorum demek
Ve yirmibeş ocakta yeniden doğmak
Seni seviyorum

06.12.1993

4 Aralık 1993 Cumartesi

Gündem dışı hayaller

Gündem dışı hayaller
Peşinde iz süren
Tacirin hayal alfabesinden
Kendine harf seçip
                    Yumuşak ellerinde tutmak
                    Hangi harf olduğunu bilmeden
                    Umut etmek hayal etmek
Sevginin tam ortasında durup
Sağdan ya da soldan gelecek
Yumuşak tenle çarpışmak
                    Belki boşalmak usulca
                    Belki gözyaşını
                    Havada asılı bırakmak
Gitmek ıslanmış yollardan
Dönmek ıslanmış yollardan
                    Oturmak sandalye tepesinde
                    Dünyayı gözaltına almak
Kendini saklamak kendinden
Bir bulanı beklemek
Gizli olmayan gizli yerde
                    Değişik renkte sıvılardan
                    Farklı ruh hallerinde içip
                    İçtiğimiz sıvılara bürünmek
Koşmak kendimizin peşinden
Tutmak elimizden sevgiyle
                    Kendimize aşık olmak
                    Başkalarına aşık olmak
Avuç içimizdeki harfi
Görmeden hayal etmek
                    Sevdalanmak ve yitirip
                    Tekrar sevdalanmak
Sanki sevdalanmak adına
Dünyaya gelmek
                    Her bitende tamamen bitmek
                    Her başlayanda
                    Yeniden dönmek kendine
En anlamsız anlam olmak
İz sürmek kızılderili gibi
Sevda yaralarından geçip
Aşk tepelerinden ufka dalmak
                    Ölüp tekrar dirilmek
                    Bir inat uğruna
Aynı zaman içinde
Hem kendinle kucaklaşmak
Hem de kendinden yola düşmek
                    Islanmış yollardan yollanmak
                    Geriye dönüp bakmak
                    Önümüz ve arkamız
                    Arasında asılı kalmak
Sevda sularından içmek
Biraz soluklanıp
Yeniden sevdalanmak
Ta ki denen zamana kadar

04.12.1993

12 Temmuz 1993 Pazartesi

Zamandır...

Zamandır.
Saniye, dakika, saat, gün ya da ertesi gündür.
Bütün hayatlarımız zamandır.
Yirmibir beş bindokuyüzaltmışbeş zamanında buralara gelmişim.
Şu zamanda gitti denecektir arkamızdan ya da önümüzden.
Bir takım taşların üzerine yazılacaktır, bu zamanlar arasında iyi insan olarak zamanını kullandı diye okunacaktır.
O taşların üzerine kötü satırlar yazdığın zaman kendiliğinden silindiği için hep iyi satırlar yazılır.
Bolca zamanım olduğu için bu satırları yazıyorum ve zaman sınırlamam olmadığından zamana karşı yarışmama gerek kalmadan rahat rahat yazıyorum.
Içinde nefes alınan günler, benim için aşk zamanıdır.
Aşk ve zaman, bizim gibi canlılar için çok önemli iki kelimedir.
Ikisinin birarada olduğu zamanlar insanın görme organını kullanmasına gerek olmadığı söylenmektedir.
Evet, aşığım.
Her kulağıma gelen müzik, benim için aşk müziği, gökyüzünde yaşayan ayın her şekli benim için aşk ayı, uzayın bütün şehirleri benim için aşk şehri, doldurduğum her saniye benim için aşk saniyesi, şakır şakır yağan yağmurun her damlası benim için aşk damlası, yağmur sonrası hayata sunulan o güzelim koku benim için aşk kokusu ve gözümü her kapattığımda, her açışımda karşımda senin güzelliğin,
aşığım.
Zamanlardan bir zamanda yaşanan olaylar gelecek için ders niteliği taşımaktadır.
Yaşanan zamanları geçmiş zaman yapan toplumların yeni zamanı anlamadıkları anlatılır o ülkenin masalcı nineleri tarafından ve gülünür geçilir o toplumun bireylerinin benliğinden.
O ülkelerin cin bireyleri için zaman para kazanma zamanıdır ve onun için zaman geçmek bilmez o ülkelerde çocuklarım.
Paraları üst üste koyup en üstüne çıktığımız zaman bir sonraki çağa ulaşamayız ama üst üste durduğunda güneşten koruduğu bilinmektedir.
Ne yazık ki bu satırları parayla satın alınan bilgileri sayan aletin tuşlarına basarak yazmaktayım.
Işte böyledir para isimli kağıtçıklar, insanı çelişkilerin içinde yaşatır.
Lidya lılara çok kızılmaktadır dünyaya bıraktıkları miras için ama onlar olmasa başkası olurdu denmektedir.
Parayla satın alınan zaman elde patLamaktadır…

1993

8 Temmuz 1993 Perşembe

Bir rüzgar bekledik durduk

Bir rüzgar bekledik durduk
Değirmen misali
                    Bir yağmur bekledik durduk
                    Kuraklık misali
Bir güneş bekledik durduk
Günebakan misali
                    Bir ay ışığı bekledik durduk
                    Yakamoz misali
Bekledik ve durduk
Ta ki

08.07.1993

27 Haziran 1993 Pazar

Gidiyorduk silik bir ışık

Gidiyorduk silik bir ışık
Gördük mü peşinden
Tümlerimiz yanımızda
                    Sevmiyorduk karanlığı
                    Ve de yaratanlarını
                    Aydınlık istiyorduk
                    Birbirimizi göremezken
Kansız savaşlar diliyorduk
Kıpkırmızı nehrin kenarında
                    Namlular çiçek açsın istiyorduk
                    Kurşunlar üzerimize üzerimize
                    Gelirken
Öldük
Yaşam sona erdi
                    Dedik ki ikinci yaşam
                    Yoksa eksi birinci yaşam mı
Çünkü
Ölüm antrak olabilir
                    İkinci yaşamda
                    Kaldığın yerden devam

27.06.1993

26 Haziran 1993 Cumartesi

Bir deniz görüyorum masmavi

Bir deniz görüyorum masmavi
Uçsuz bucaksız sevgi dolu
Sen zannediyorum
Bırakıyorum kendimi serin sularına
Tabi ki değilsin
                    Yelkenlerini mutluluğa açmış
                    Bir tekne görüyorum
                    Sen zannediyorum
                    Atlıyorum seyir halindeki kucağına
                    Tabi ki değilsin
Bir uçurtma görüyorum
Çocuklara mutlu sevgiyi öğreten
Koşarak yakalıyorum kuyruğundan
Tabi ki değilsin
                    Kayan bir yıldız görüyorum
                    Arkasında masmavi bir iz bırakan
                    Peşinden atlıyorum
                    Tabi ki değilsin
Bazen başka bir insan görüyorum
Deniz zannediyorum
Yelkenli zannediyorum
Uçurtma zannediyorum
Yıldız zannediyorum
                    Tabi ki değilsin

26.06.1993

Antik yerin dibi mağarasında

Antik yerin dibi mağarasında
Gözyaşı depoları dolu bir gözle
Parlak bir kır çiçeği arıyordu
Göz yaşlarının boşa gitmeyeceği
                    Uzun yıllar yaşanıyordu mağarada
                    İstenilen ve istenilmeyen
Önce insan olmaya çalıştı
Sevgisini mutlulukla paylaşan
                    Almak herkeslerin hoşuna gidiyordu
                    Antik yerin dibi mağarasında
Maskeli balo vermeye gerek yoktu
Yapışmıştı maskeler surata
Bir bütün olunmuştu
                    Dünyada kocaman balo salonu
Gizli geçit aradık durduk
Adındanda anlaşıldığı gibi
Gizli geçit gizliydi
                    Böylece karar verdik gizlenmeye
                    Nerelere gitsek bile
                    Ya bulunduk
                    Ya da gerilere döndük
Çözümler üretmeye çalıştık
Her geçen gün bizler çözüldük
                    Gitgide sayılarımız azaldı
                    Üremeye karar verdik
                    Vazgeçtik
Çocuklarımıza acıdık
Bu yerin dibi mağarasında
Karanlıkta kaybolmasınlar diye
                    Ama

26.06.1993

11 Haziran 1993 Cuma

Güzelim bir çiçek olsam

Güzelim bir çiçek olsam
Açmak istemem
                    Masum bir çocuk olsam
                    Doğmak istemem
Cik cik bir kuş olsam
Uçmak istemem
                    Bir günebakan olsam
                    Güne bakmak istemem
Sıradan bir değirmen olsam
Dönmek istemem
                    Damarlarda dolaşacak kan olsam
                    Akmak istemem
Duygulu bir müzik olsam
Duyulmak istemem
                    Şakır şakır yağmur olsam
                    Islatmak istemem
Her şeyi görebilen bir göz olsam
Görmek istemem
                    Bir çift bacak olsam
                    Adım atmak istemem
Sevgiyle sarılmış ak sevda olsam
Yaşanmak istemem
                    Gerçek bir sevgi olsam
                    Bilinmek istemem
Ulu bir yaratıcı olsam
Yaratmak istemem
                    Pırıl pırıl bir güneş olsam
                    Doğmak istemem
Bu dünyanın üstünde

11.06.1993

10 Mayıs 1993 Pazartesi

Bir iki dize yeter dedi

Bir iki dize yeter dedi
Yok olup giderken
                    Uzun uzun anlatma dedi
                    Herkes kendi kendine
                    Hissetmeye çalışsın dedi
Olur dedim

10.05.1993

4 Mayıs 1993 Salı

Kısa kısa

Kısa kısa
Kalem attaları ile
Uzun uzun
Kalınmıyor belleklerde

1993

1 Mayıs 1993 Cumartesi

Sonsuzluğa yelken açmış

Sonsuzluğa yelken açmış
Sandalda kürek çekmenin
Zorluğunu bilerek
Nasırlar patlayıncaya kadar
Kürek çekmek
Akıntıya karşı
                    Akıntının yönünü
                    Değiştirmek
                    Sonsuzluktan mı
                    Vazgeçmek
Yoksa sandala
Yelken mi takmak
Sonsuzluğa ulaşmak için
                    Ya yoksa sonsuzluk
                    Dönerse akıntılar terse
                    Sandal yelkenlenirse
                    Ve eserse deli rüzgar
Ne halt edeceğimi bilemem

01.05.1993

12 Nisan 1993 Pazartesi

Kayaların arasından uzattı başını

Kayaların arasından uzattı başını
Şöyle göz gezdirdi gizlice
Ulaşılmazlığa doğru
                    Düşündü düşüncenin gücünü
                    Ve çaresizliğini
Arkasını döndü ulaşılmazlığa
Kayaların arasında kayalarla

12.04.1993

2 Nisan 1993 Cuma

Gökyüzü bulutlandı

Gökyüzü bulutlandı
Bulutlar sevdalandı
Bıraktılar sevda sularını
                    Herkesler
                    Açtı şemsiyelerini
Yalnız o iki kişi
Sen ve ben canım
Anladık bulutları
Buharlaştık
                    Oturduk pofuduk
                    Bulutların üzerine
                    Bir sevda türküsü
                    Seslendirdik seninle
Duysun istedik herkes
Öğrensin sevdayı diye

02.04.1993

28 Mart 1993 Pazar

Bir iki piyano tuşu sesi

Bir iki piyano tuşu sesi
Götürüyorsa bizi mutluluğa
O güzelim insanla birlikte
Mutluluğa gitmekten
Niçin korkarız
                    Hiç mi bilemeyeceğiz
                    Ne istediğimizi
                    Hiç mi yakalayamayacağız
                    O güzelim mutluluğu
Yeniden mi oturmamız gerekiyor
O minik sıralara
Her şeye birden başlamak mı
Gerekiyor bilmek için
Mutluluğa giden yolu
                    Yoksa yakınımızda mı
                    Sevdiğimizin elinden tutma
                    Cesaretinde mi

28.03.1993

26 Mart 1993 Cuma

Gizli bir geçitin

Gizli bir geçitin
Bilinmeyen kapısı gibiyim
                    Beni açıp içime girecek
                    Gizli dünyamı
                    Satır satır çözecek
                    Bir insan bekler dururum
Güleç yüzlü bir kadın
Geçiti bulduğuna göre akıllı
Satırıma inecek kadar duygulu
                    Gerçek bir insan
                    Bekler dururum

26.03.1993

18 Mart 1993 Perşembe

Hangi gün geldiğin önemsiz

Hangi gün geldiğim önemsiz
Düzenler yuvarlağına
Yağmurlu güneşli önemsiz
                    Sıradan ya da sıradışı
                    Umutlu bekleyişler
Asit damlalı göz yaşları
Aşka inanmalar yitirişler
                    İnsanları sevmeler
                    Kalbini açmalar ardına
                    Nedenler niçinler
Kırmızı gün batımları
Öpüşmeler sevişmeler
Kendini tutmalar
                    Kaymayan yıldızlara dilekler
                    Gerçek sevginin olmadığına
                    İnanmalar ve yalnızlık
Savaşlar kanlı ölümler
Zorunlu yaşamalar
                    Giden geminin
                    İçinde olmalar
Nedir bu hayat
Neler ister bizden
                    Kimdir insanlar
                    Var mıdır gerçek insan
Sevgi mutluluk var mıdır
Yoksa söyleyin bize
Boşuna aramayalım

18.03.1993

16 Şubat 1993 Salı

Bilmezdim enginarı

Bilmezdim enginarı
Bu kadar sevdiğini
Mavi gözlü güzel insan
                    Kimbilir daha nelerini bilmiyorum
                    Ama yinede seviyorum seni
O sınırsız ufuklarını
Çağları aşan düşüncelerini
                    Müthiş askeri zekanın yanında
                    İnsan sevgini
Sadakatini ve de adaletini
Gözlerimizi şakır şakır
Islatan anlamlı sözlerini
                    Kulüp rakını
                    Beyaz leblebilerini
                    Tümünü seviyorum senin
Ve oralardan baktığında
Bu günlerimizi
Görmemeni diliyorum
                    Tüm sevgilerim yanına olsun

16.02.1993

13 Şubat 1993 Cumartesi

Kendini rüzgara bırakmış

Kendini rüzgara bırakmış
Yelkenli gibi
                    Gökyüzünde süzülen
                    Şahin gibi
Gibi gibi yaşıyorum
                    Yaşamak zor geliyor
                    Ölmek daha da zor
Iki uçlu değnekte
Dört tane uç
Uç uç böceği
Annen sana karakter alacak
                    Alacakaranlık kuşağında
                    Son boğum gibiyim

12.02.1993

6 Şubat 1993 Cumartesi

Gençtim

Gençtim
Çok kısa zaman önce
Sevdim
Çok uzun zaman önce
                    Kaybettiğimde
                    Gökyüzü olmayan buluttum
                    Yaprakları yere düşmeyen güzdüm
                    Kupkuru yağmurdum
                    Tek başına ve çaresizdim
Geçmişimi düşündüm
Sevgimde ki hatalarıda
Kişiliğim haricindekileri
Tamir ettiğime inandım
                    Yeni sevgiler peşine düştüm
                    Eski hataları tekrarlamayacağım
Hatalarım yoktu
Ama sevgimde yoktu
                    Bulutlar gökyüzündeydi
                    Yapraklar sonbaharda döküldü
                    Yağmur her yeri ıslattı
Tek başına ve çaresizim

06.02.1993

4 Şubat 1993 Perşembe

Siyah ya da beyaz

                    Siyah ya da beyaz
                    Anlamlı ya da anlamsız
                    Duygularımızın peşinden
                    Bütünümüzü yollayarak
Geçici süre için
Tedavülden kalkarız
                    Tebdil-i kıyafet gezerken
                    Tebdilsiz kıyafetini
                    Kaybetmeye benzer
Her duyumuza gelen
Duygularımızın
Peşinden koşmak

04.02.1993

23 Ocak 1993 Cumartesi

Yağmurlu kuru bir ayda

Yağmurlu kuru bir ayda
Gün doğumu zamanında
                    Yalınlı bir ayakla birlikte
                    Sallantılı tahta köprüde
                    Büyülenmiştim büyülü kadına
Geçmek bilmezdi güneş
Bulutların arkasına
                    Gölgede saklayabilirdim
                    En derin hatalarımı
                    Büyücü güzel kadından
Beni benden aldığı gibi
Yeni bir ben adapte etti bana
                    Sallanmıyordu sallantılı köprü
                    Büyücü kadın kaf dağının
                    Eteklerine oturmuştu
Benden alınan ben
Tekrar dönmüştü vücuduma
                    Ama büyülü büyücü kadın
                    Tabi ki
                    Kaf dağının eteklerinde
                    Mutluydu mutluluğuyla
Oysa ben

22.01.1993

20 Ocak 1993 Çarşamba

Gecikmiş umutlar vardır

Gecikmiş umutlar vardır
Rötarlı uçaklara benzemezler
Düş kırıklıklarına yol açarlar
Belirli süre sonunda
Havalanamadıkları için
                    Mutluluk pervaneleri vardır
                    Ekseni etrafında döndükçe
                    Mutsuzluk rüzgarları yaparlar
Karamsar karalar vardır
Mavilere hiç benzemezler
Adamın içini karartırlar
                    Mutluluğun bir rengi vardır
                    Bence mavi olabilir
                    Pantonesini bilmediğim
                    Mat ya da parlak
İnsanlar vardır insan olan
Düşleriyle uyuyan
Gerçekleriyle uyanan
Zaman geçmek bilmez
Düş gerçek çizgilerinde
                    Kimseler yoktur
                    Kimsenin olmadığı yerde
Ve diye yazar şair
Ve nin gerisini
Okuyanlar doldursun diye
Ve

20.01.1993

Kansız bir savaş diledik

Kansız bir savaş diledik
Kıpkırmızı nehrin kenarında
                    Şeytanla aynı masaya oturduk
                    Kendine yeni yerler bulsun diye
                    Pazarlık yaptık
Kıpkırmızı bir gün batımında
Mutluluğun hayallerine daldık
Tüpsüzdük vurgun yedik
                    İnsanların elinde diye düşündük
                    İnsan olmak
Beyaz soğuk mermer merdivende
Kırmızı ayak izi gördük
                    Çok anlamlar verdi bize
                    Hepsini kulak arkası ettik
Kendi gerçeğimizi kendimiz yarattık
İnandık savunduk bellice
Dürüsttük
                    Mutluluk verdik kendimizle beraber
                    Ama huzur islamda
                    Taksilerine binmedik bekledik
Sadece kendimizi kurtarmak
Yetti bize korktuk belki
                    Çok güzel kandırdık kendimizi
                    Örnek insan olduk onlarca
Güzel bir kır çiçeği
Gölgesine saklandık
Gözyaşlarımızla suladık çiçeği
Solupta gözler önüne
Çıkmayalım diye
                    Meğerse arkadan gözüküyormuşuz

20.01.1993

Zor kelimeler bulmaya çalıştı

Zor kelimeler bulmaya çalıştı
Anlaşılamayan insanı oynarken
Her zaman farklı olmalıydı
Çözülmesi imkansız
Ve de insan
                    Mutluluktu istediği
                    Canlı cansız hesabı yapmadan
                    Direnme gücü olduğuna inandı
                    Tramvayın koluna asılıyken
Zaman içindeki zamanlardan
Bir zamanda
Karmaşık bir beyinle yaşadığını
Karmaşadan sadeliğe ulaşamadığı
Belli uyumlara uyamadığı
Ama nedense yaşamı sevdiğini
Ve bunu da anlamadığını
Anladı
                    Ne yapmalıyım demedi
                    Her karmaşa bir sadeliğe eşitti
                    İster tahta sandalye
                    İsterse sosisli sandviç
                    Hepsi hepsiydi
Günler tabi ki günlerin peşindeydi
Uygun gün bulamayanlar
Uygun aylar aradılar
                    Arayışta tabi ki bitmiyordu
                    Sayısız günler mevcuttu
                    Ne yapalım demedi
                    Yaşadı

20.01.1993